Hızır günü olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır. Halk arasında bu güne, Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın adlarının birleşimiyle oluşan “Hıdırellez” adı verilir.
Hızır'ın yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtan, darda kalıp başı sıkışanlara yardım eden bir veli veya peygamber olduğuna inanılır.
Baharda tabiatın uyanması Hızır ile anılmaktadır. Bir diriliş, uyanış ve canlılıktır.
Doğanın uyanmasını sağlayan bir şey de Güneş'tir. Bu nedenle Hıdırellez’de ateşin üzerinden atlanılır. Bunun asıl amacı günahlardan arınmadır. Aynı zamanda kış aylarında insanın üzerine çöken uyuşukluğun gittiği düşünülür.
Gel gelelim doğayı bu derin uykusundan uyandıracak olan hikayeye:
"Rivayete göre Hızır, İlyas ve İskender (Zülkarneyn) ölümsüzlük suyunu bulmak üzere yola çıkarlar. Belli bir zaman sonra 3 ayrı yola giderek ölümsüzlük suyunu ayrı ayrı aramaya karar verirler. Fakat bir yerden sonra Hızır ve İlyas’ın yolları kesişir. Yolculuklarına birlikte devam ederler. Karanlıklar ülkesine ulaştıklarında bir çeşmenin başında durup yemek yemeye karar verirler. Yanlarında getirdikleri kurutulmuş balığı tam yemek üzere çantalarından çıkaracakken çeşmeden akan su balığa sıçrar. Balık, bir anda canlanıp suyun içine atlar. Böylece Hızır ve İlyas, ölümsüzlük suyunu bulduklarını anlarlar. Bu suyu hemen içerler. O sırada bir melek gelir ve kıyamete kadar yaşayacaklarını ancak yaşadıkları sürece insanlara yardım edeceklerini bildirir. Böylece Hızır karadaki, İlyas ise denizdeki insanların yardımcısı olur. Denilir ki kim ne zaman darda kalsa Hızır veya İlyas’ın ruhu bir bedene girip darda kalana yardım eder."
Halk arasında birçok inanışa rastlanmaktadır. Örneğin Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın bir gül ağacının dibinde buluştuklarına inanıldığı için gül ağaçlarının dibine o sene kabul olması istenilen dilekler bir kağıda yazılarak gömülür. O gün yağmur yağarsa Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın ağladıkları düşünülür. Yeryüzündeki her şeyin nurlanacağına ve şifa vereceğine inanılır.
Küçükken taşlardan ev, araba yapmam söylenirdi. Ben de dileklerimi kağıda yazıp ağaca asmıştım. Bir de not olarak "Eğer gelirsen dileğim kabul olmuş demektir; geldiğine dair bir işaret yollar mısın? Yazdığım kağıdı birazcık yırt mesela. Ben o zaman anlarım" diye yazı yazmıştım. Sabah uyandığımda kağıdım yoktu ve ben bunu "Kabul olacak ki yanında götürmüş" diye düşündüm.
Ne güzel bir birliktelik bu. Ailenin bütün üyelerinin gece yarısı yaptığı, çizdiği şeyler. Bir iletişim kurma hali.
Sanırım bu sefer dünyaca bir şey istiyoruz Hızır ve İlyas'tan. Tek isteğimiz sağlık. Bu sürecin bitip gitmesi. Bu sefer kağıdıma kendimle ilgili bir şey yazmayacağım. Hepimizi düşünerek asacağım onu ağaca. Belki yine yanında götürür.