Öyle günlerden geçiyoruz ki, bugün dünden farklı, yarın da bugünden farklı olduğu günler. Dünyanın başına musallat olan Koronavirüs belası birçok insanın işyerini kapatmasına, buna bağlı olarak da binlerce, yüzbinlerce insanın da işinden olmasına, evine ekmek götüremez hale gelmesine neden oldu.
İşte böyle günlerde komşuda kaynamayan tencereden evinde tencere kaynatabilen de sorumlu, en yakın sosyal dayanışma birimi de, yerel yönetimler de sorumlu, elbette merkezi hükümet de sorumlu. Yani evde kaynamayan tencerenin sorumluluğu ne evin kadınına, nede o tencereye kaynayacak bir şey getiremeyen evin erkeğine ait değil. Bu kaynamayan tencerenin sorumluluğu elbette tüm kesimlere aittir.
Bu gibi zor durumlarda insanların ilk başvuracakları noktalardan biri her ne kadar komşusu ise de günümüzde ilk başvurular yerlerin başında Belediyeler geliyor. İşte bu noktada da Belediye Başkanları tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’li belediye başkanları ile yaptığı video konferansta ifade ettiği gibi “Evde kaynamayan tencerenin” sorumluluğunu üstleniyor belediyeler.
Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün AKP’li belediye başkanları ile yaptığı video konferans toplantıda Belediye Başkanlarına nasıl hitap ediyor:
“Yaşlılarımız ve öğrencilerimiz başta olmak üzere evlerinden çıkmamalarını istediğimiz vatandaşlarımızın alışveriş, internet, kitap gibi ihtiyaçlarının teminine yardımcı olmalıyız. Bilhassa işsiz kaldığı veya yetersiz gelire sahip olduğu için geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmamalıyız. Bu konuda valiliklerimizle, kaymakamlıklarımızla da işbirliği halinde olmalısınız. Evinde tencere kaynamadığı için gözü yaşlı, kalbi kırık, yüreği daralmış her vatandaşımızın vebali sizlerin üzerindedir. Vatandaşlarımızla doğrudan yüz yüze iletişim içinde olan belediye personelinin maske, tulum, eldiven gibi malzemelerde en küçük bir eksiklik yaşanmamalıdır.”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu söylemlerinin tamamına harfi harfine katılıyorum. Zaten bunlara katılmamak gibi bir düşünce herhangi bir insanın aklından bile geçmez. Ancak bu noktada gönül de istiyor ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı’nın video konferansa CHP’li belediye başkanları da katılmış olsalardı. Ama olmadı, önümüzdeki günlerde olmayacağı gibi bir durumda söz konusu değildir; onlarla da bir video konferans yapılacaktır diye düşünüyorum.
BİRLİK ve BERABERLİK
Yine aynı video konferansta Pazartesi günü başlatılan “Biz bize yeteriz Türkiyem” başlıkla bağış kampanyasına. Bu tür kampanyalar hep yapılmıştır, yapılabilir ve yapılmaya da devam edecektir. Türkiye gibi ülkelerde toplumsal dayanışmanın harekete geçirilmesi ile büyük olumsuzlukların üstesinden daha rahat gelinebildiği bir gerçektir. Ancak, “Evde kaynamayan tencerenin” sorumlusu ilan edilen belediyelerden CHP’li 11 büyükşehir belediyesinin başlatmış olduğu bağış kampanyasında hesapların bloke edilmesi ve bu kampanyanın “devlet içinde devlet” yaratmaya çalışmakla suçlamak hangi beraberlik anlayışın ürünü olabilir ki.
Koronavirüsün üstesinden ancak dayanışarak gelebileceğimizin anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Gün siyasi, etnik, mezhebi tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak ebedi ve ezeli kardeşliğimizi hatırlama günüdür. Böyle bir dönemde siyasi rant hesabı yapanları maşeri vicdan asla unutmayacaktır. Umut vermek, güven aşılamak yerine karamsarlık pompalayanları milletimiz asla affetmeyecektir. Buradan milletimizi bir kez daha bir olmaya, kardeş olmaya, beraber olmaya ve hep birlikte Türkiye olmaya davet ediyorum” diyor. Ancak aynı dayanışmayı, aynı siyaset üstü davranış biçimini zatı alilerinde göremiyoruz. Bağış kampanyası başlatan belediye başkanlarına ötekileştirdiğini, “onlar” diye ifadeler kullandığını görüyoruz ki, bu da birlik ve beraberliğimiz açısından umut kırıcı oluyor.
KÖYÜN GİRİŞİNE KAPI
Yine Karadeniz, yine Rizeli; koronavirüs olayında da pratik zekasını konuşturdu. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinde bağlı iki muhtar adeta kendi gümrüklerini oluşturmuş, kendi gümrük kapılarını yaratmış ve kendi vizelerini uygular bir durumdalar.
Okuduğum bir habere göre; Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Sirt Mahallesi Muhtarı Yalçın Şahin ve Mikron Kavak Mahallesi Muhtarı Tayfun Bekar, giriş çıkışlarda koronavirüs için önlem almak amacıyla çalışma başlattı.
Mahallelerinin giriş yollarına kapı yerleştiren iki muhtar, buraya telefon numarası yazılı tabelalar da koymuş.
Muhtarlar, gelenlerin kendilerini telefonla aramasıyla mahallede ikamet edenlere kapıları açıyor. Mahalle girişlerine "Mahallemize, mahalle sakinleri ve devlet görevlileri harici giriş yasaktır." yazısı da asmışlar.
Mikron Kavak Mahallesi Muhtarı Tayfun Bekar, gazetecilere yaptığı açıklamada, il dışından gelenlerin kontrolleri altında olması amacıyla kapıyı yaptıklarını belirterek, "Kapının girişindeki tabelaya da numaramızı yazdık. Bizi arıyorlar. İl dışından gelenler bize bu numaradan haber veriyorlar ve biz de sağlık ekiplerini arıyoruz." diye konuşuyor.
Benim Anadolu insanım kendi karantinasını da yaratır, kendi gümrük kapısını da oluşturur, kendi vize uygulamasını da yapar.