Edebiyat Köşesi "Her Tel'den"
Etrafımız öyle güzel hikayelerle dolu ki duyduklarımız, okuduklarımız belki de zerresini oluşturuyor. Söylenen deyimler, atasözleri, türküler... Bir de bunların hikâyeleri. Bundan yıllar yıllar önce öyle anlamlı insanlar geçmiş ki bu diyardan; ağızdan çıkan her kelimelerin kıymetini bilmeye çalışmışlar. Sözün uçup yazının kalacağını önceden keşfetmişler ki kafalarına mıh gibi kazımışlar bunu.
Gel gelelim bizim "Kısa kes Aydın havası olsun" sözüne.
Aydın'da dağlarda dolaşan efeler rahat hareket etmek için dizlerine kadar uzanan potur giyerlermiş. Terzilere de kıyafetini diktirirken "Kısa kes Aydın abası" olsun; derlermiş.
Aba, yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba bir kumaş cinsidir. Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlüğe de aynı ad verilir.
Osmanlı döneminde II. Mahmut Kıyafet Nizamnamesi ile aba'dan yapılmış kısa efe giysisini yasaklayarak uzun pantolon giyilmesini mecbur kılmıştır. Bunun üzerine bu nizamnameye karşı çıkan efeler, bunu bir şifre haline getirip "Kısa kes, Aydın havası olsun" demişlerdir.
Hal böyleyken bu sözü; farklı anlamlarda da kullanıyoruz. Biri sözü fazla uzatırsa, gereksiz konuşursa hemen cevabını bu deyimle veriyoruz. Sözün anlamını soranlara da "Aydın'ın havası yanar döner, bir bakmışsın güneş var yine bakmışsın yağmur; bu yüzden" diyoruz. Yani diyoruz ki "Hem lafı fazla uzatma hem de bir öyle bir böyle olma."
Bir de işin içine Balıkesirdeki bir hikaye giriyor:
Balıkesir, eskiden en güzel aba kumaşlarının dokunduğu bir yermiş. Günlerden bir gün Balıkesir’e yolu düşen bir adam, buranın meşhur aba kumaşından bir elbiselik almış, memleketine götürmüş. Terzi, adamın ölçüsünü aldıktan sonra:
-Bu aba hem üstlük hem de şalvar dikmeye yetmez;
deyince tepesi atan müşteri kızgınlıkla terziye bağırmış:
-Yahu nasıl yetmez?! Etekleri kısa olsun, kısa kes aydın abası olsun; demiş.
Bu söz dükkânda bulunan diğer müşterilerin de hoşuna gitmiş ve dilden dile dolaşır olmuş.
Böylece Aydın'ın havası da abası da bize güzel bir hikaye çıkarmış.