Günlerdir başımızda malum bir bela.. Bela ki ne bela! Allah düşmanımın başına vermesin derler ya, öyle bir musibet, bir illet ki tüm dünyada hızla yayılıyor. Bütün Dünya’nın tek korkulu rüyası, tek gündemi korona virüs oluverdi bir anda.
Aslında virüs yayılmıyor, hatta bu virüs hareket de etmiyor. Peki, nasıl oluyor da tüm dünyayı kasıp kavurmayı başarıyor? Cevap çok basit, biz geziyoruz o da yanımızda geliyor. Hatırlarsanız sağlık bakanımız yaptığı ilk açıklamada özellikle virüsün dış kaynaklı olduğu vurgusunu yapmıştı. Yani dışarıdan kendimizi tamamen izole edebilseydik virüs girmeyecekti.
Neden girmiş, nereden girmiş, nasıl girmiş, önlem nasıl alınır benim uzmanlık alanım değil. Zaten bu konuda binlerce açıkoturum ve milyonlarca paylaşım var. Benim asıl konum, bu virüsün üzerimizde ve hatta dünyada bırakacağı ekonomik etkiler.
Hatırlarsınız henüz daha virüs yeni yeni palazlanırken durumun ekonomik boyutlarının kötü olabileceğini ve sonrasında da bu virüs ve benzeri küresel etkileşimlerin mevcut düzeni ciddi tehlikeye atabileceğini ifade etmiştim. Sözlerimin arkasındayım. Küçücük bir virüs KOSKOCA DÜNYA ÜLKELERİNİ dize getirmeyi başarmış vaziyette. Çok daha acısı da var, bu virüs sayesinde aslında ne kadar da paraya bağlı olduğumuzu, parasız birkaç gün bile yaşayamayacağımızı öğrenmiş olduk. Esnaf dükkânını kapatamıyor, en büyük işletmeler bile çalışanlarına idari izin veremiyor, bankalar ve resmi daireler son ana kadar açık kalacak belli ki. Duramıyoruz, çalışmadan yapamıyoruz.. Virüsün yayılacağını bile bile hemde..
Tüm dünya maalesef dize geldi. Kasası dolu olan ülkeler, ne kadar dayanırız hesabı yapmaya başladı. Malum, hazıra dağ olsa dayanmaz. Bütçesi ucu ucuna yeten ülkeler (ülkemizde olduğu gibi) sonucu kestirmekte zorlandığından çıkmaza girmekten korkar vaziyetteler. Geri kalmış ülkeler el açıp yardım isteğindeler lakin seslerini duyurabileceklerini pek zannetmiyorum.
Korona virüsü hakkında birçok efsane ortaya atılmış olsa da beni ilgilendiren tarafı mevcut düzenin artık tehlike arz ettiği yönündedir. Bu virüs ekonomik savaşın bir neticesi midir, bir yarasanın halt yemesi midir bilmiyorum fakat yakın bir tarihte top yekûn bir revizyona gidileceği belli.
Kapatsaydık kapılarımızı almasaydık ne olurdu diyenler olabilir, haklılar da. Bu konuda en titiz davranan ülkelerin başında gelsek de sonucu değiştiremedik. Olmuyor, ölüm tehlikesi bile artık insanoğlunu durduramıyor. Mevcut düzenin içerisinde sürekli hareket etme, interaktif olma zorunluluğu var. Ölüm korkusu bile bu gerçeği değiştiremiyor maalesef. Bir tek bizim için geçerli değil bu vaziyet. Tüm dünya bu etkileşim zorunluluğu karşısında diz çökmüş vaziyette.
Azıcık aşım, ağrısız başım dönemi geride kaldı. Artık hiç kimse “AZ” ile yetinmiyor. Herkes “DAHA ÇOK” derdine düşmüş. Daha çok çeşit, daha çok para, daha çok kıyafet, daha çok ev, araba, takı, teknoloji vs.. bu sebepten dolayıdır ki, bu virüs olmazsa başka bir dert, bir bela bizi dize getirebilir. Vazgeçemediklerimiz yüzünden mahvolacağız. Hem kendimizi, hem çocuklarımızı ve hem de gelecek nesillerimizi perişan edeceğiz. Ne zaman ki ihtiyacımız kadar tüketiriz, belki o zaman rahata ereriz.
Allah sonumuzu hayırlı etsin, ne diyelim.
****
Bu virüs illeti ile en başından itibaren özverili bir şekilde mücadele etmeye çalışan bütün yetkililerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Gerçekten büyük bir organizasyonla güzel mücadele ettiler fakat olmadı, girişine engel olamadık. Bundan sonraki süreçte yapılan uyarıları dikkate alınması, bakanlığımızın, sağlık kuruluşlarının ve sağlık çalışanlarının bilgi ve tecrübelerine kendimizi ve irademizi teslim etmeliyiz. Sağlıklı günlere bir an önce kavuşmak dileğiyle hoşça kalın, evinizden ayrılmayın!