Ülke ekonomileri zaman zaman krize düşerler. Bu durum içsel sebeplerle olabileceği gibi dış etkenlere bağlı olarak da gerçekleşebilir. Ekonomik krizler gelmeden önce birtakım sinyaller verirler. Bu sinyalleri iyi algılamak ve buna göre önlemler hazırlamak krizin zararını azaltmak ve kalıcı hasar bırakmasını önlemek açısından son derece önemlidir. Ülkemizde de içinde bulunduğumuz dönemde bir kriz yaşadığı artık kabul edilen bir durum. Krizleri kötüye yormamak, ekonomiler içerisinde bir gereklilik olarak görmek gerekir. Daha önce de defalarca belirttiğim gibi krizlerin erken teşhisi ve tedavi süreci çok önemli olduğu için, ekonomik göstergelerden erken teşhis etmek, kabul etmek ve bir an önce tedaviye başlamak gerekir.
Özellikle ülke ekonomimizin gelişmekte olan ekonomiler sınıfında bulunduğunu hatırlatarak bu süreçle ilgili bazı genellemeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelişmekte olan ekonomiler yapıları gereği bazı noktalara büyük önem verirken, bazı noktaları zayıf bırakırlar. Bu bir eksiklik değil, zorunluluktur. Eldeki kıt kaynakları bütün ekonomik değerlere yeterince paylaştırmak imkânsız olduğundan, ekonomiyi yönetenler kaynakları en hızlı dönüş alınacak ve faydası daha yüksek olan alanlarda daha çok kullanma yolunu seçerler. Bu durum ekonominin tek yönlü ve düzensiz büyümesine sebebiyet vereceğinden aracımızın lastiğinin balon yapması gibi bir noktada balon yapar ve gidişatı olumsuz etkiler. İşte krizler böyle durumlarda devreye girerek bizlere eksik olduğumuz ve ihmal ettiğimiz alanları hatırlatır, buraların da başıboş bırakılmamasını gerektiğini öğretirler. Son 15 yılda inşaat sektöründeki hızlı ve tehlikeli büyüme buna bir örnek olarak verilebilir ki krizden en çok etkilenen sektör olması bu durumu doğrular. Bundan başka bu krizle neler öğrendiğimize değinecek olursak şu şekilde sıralanabilir:
• Tarım politikamızın olmadığını bilsek de bunun ağır sonuçlarını önlenemez gıda fiyat artışlarıyla yeniden test etmiş olduk.
• Bütçedeki artışa nazaran harcamaların da kontrolsüz arttığını, tasarruftan uzaklaştığımızı ve müsrif olduğumuzu gördük.
• Faizle mücadelede uzun vadeli planlamalar yapmamız gerektiğini öğrendik. Faizler artınca yatırımlar durma noktasına geldi.
• İmalat sanayine ayrı bir önem vermemiz gerektiğini, özellikle teknoloji alanındaki üretimimizin Dünyanın çok gerisinde kaldığı sonucuna ulaştık. Teknolojik yatırımların önemini kavradık.
• Neredeyse hiç Ar-Ge harcaması yapmadığımızı öğrendik.
• Ufak esnafın hiç yedek akçesinin olmadığını, çok kısa sürede kepenk kapattığını gördük.
• Girişimciliğe gereken önemi vermediğimiz anlaşıldı. Kriz korkusuyla insanlar girişimcilik ruhunu tamamen kaybetti. Yeni girişimlere destek olmamız gerektiğini anladık.
• İşletmelerin borç yükünün çok fazla olduğunu öğrendik.
……
Bu liste uzar gider, fakat en önemlisi krize hiç hazırlık yapmadığımızı öğrendik. Bu ilk kriz değil, son kriz de olmayacak. Önemli olan bu krizlerden iyi dersler çıkarıp uzun vadeli önlemler almak. En az hasarla bu süreci atlatmak dileğiyle,
Kalın sağlıcakla.