Ayrıştırma diye bir sözcük son yıllarda sıkça kullanılan ve aşina olduğumuz bir söz. Aynı zamanda kutuplaştırma olarak da ifade ediliyor. Her ikisi de aynı anlamda kullanılıyor.
Peki bu ayrıştırma, kutuplaştırma dediğimizde ne anlama geliyor.
Aşırı zıt görüşlere sahip olan gruplara ayrılmak olarak tanımlanabiliyor kutuplaştırma. Bir başka söylem ile de “Zenginlerle yoksullar arasında ara birimler kalmaması, bu iki kutbun mekânsal olarak, öncelikler ya da yiyip içtikleri açısından birbirleriyle ortak hiçbir şeyinin olmamasına verilen ad.” olarak da söyleyebiliriz.
Aslında Türkiye bu kutuplaşmadan seksen öncesi fazlası ile çekti. Öyle günler yaşandı ki yetmişli yıllarda, baba ile oğulun, abi ile kardeşin oturdukları kahveler bile ayrıştırılmış durumdaydı. Oğulun babaya saygısından, ya da babanın oğlunu rahatsız etmeme düşüncesinden değil, salt siyasal olarak ayrı görüşleri savundukları için kahveleri ayrıydı. Bunun en acı tarafı da baba ile oğlun aynı sofraya bile oturmamış olmasıdır.
Biz bunları yaşadık, bunlardan ötürü de büyük bedeller ödedik. Ancak öyle anlaşılıyor ki, özellikle de son on yıldır siyaseten yaşadıklarımıza bakıldığında, o günlerden hiç ders almamış görünüyoruz.
Bugünlerde öfke siyaseti diye bir söylem gündeme gelmiş durumda. Bu konuda uluslararası konferans bile düzenlendi. Bu konferanstan öyle güzel mesajlar alındı ki, bazen de acaba bu mesajların yaşama geçip geçemeyeceği konusunda sorular sormuyor da değiliz. Hepimiz aynı düşüncede birleşebiliyoruz. Bu düşüncede birlikteliğimizi artık yaşam alanımızda, siyaset alanımızda da gerçekleştirmek zorundayız.
Biliyoruz ki, hangi siyasi görüşten olursak olalım, hepimizin de tek bir amacı, tek bir hedefi var, o da öncelikle yaşadığımız kentin bir adım daha ileri taşınmasında katkımızın olması. Sonra da Türkiye’nin daha güzel, daha ileri, daha bir kalkınmış ülke olması hepimizin hedefi ve amacı.
Şimdi bu noktadan baktığımızda niye kutuplaşıyoruz diye kendi kendimize sormadan da edemiyoruz. İşte bu noktada yeniden birlik ve beraberlik içerisinde, görüşlerimizi karşılıklı ifade edebilir ve tartışabilir noktaya geldiğimizde daha güçlü ve daha güzel günler bizi bekliyor diye düşünüyorum.
Yeter ki, bir ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan, toplumu siyasal görüşlerine göre kutuplara ayırmadan yaşamayı becerebilelim. Çünkü Başka Türkiye yok..