Cuma akşamı saat 22 sıralarında İçişleri Bakanlığı açıklama yaptı, Cumartesi-Pazar günü sakağa çıkma yasağı uygulanacağına dair. Birden, yasağın başlamasına iki saat kala açıklanan bir sokağa çıkma yasağı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bu konuda sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Sokağa çıkma yasağı kararı ansızın alınmamalı. İBB olarak bu kritik karardan haberdar değil, bilgilendirilmedik. Yarın İstanbul’da hangi hizmetleri verip vermeyeceğimizi bile bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Vay sen misin değerlendirmeyi yapan. Sen ki ilk günden bu yana sokağa çıkma yasağı isteyen biri olarak nasıl böyle değerlendirme yaparsın der gibi ve durumdan vazife çıkarırcasına hemen klavyeye sarılan biri vardı Aydın’da.
Kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Hani biz kendisini eğitimci, Aydın’da da eğitimin en üst bürokratı olarak bilirdik. Devlet adamı diye bilirdik, ancak yanılmış olmalıyız ki, siyasetçi gibi klavyenin başına geçip İmamoğlu’na bakın neler dedi, Aydın İl Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş:
“Hükümet sokağa çıkma yasağı getirsin diye yırtınıyordu. Koskoca İstanbul’u yöneten başkan her ihtimale karşı önlemlerini almalı değil miydi? Hatta B C D planları olmalıydı şehir böyle mi yönetilir. Ben bunların (Allah korusun) devletin başına geldiklerinde ülkeyi nasıl yöneteceklerini merak ediyorum.)
Aydın Milli Eğitim Müdürü Okumuş, anlaşılan müdürlüğü bırakmış siyasete soyunmuş; sanki AKP il başkanı gibi İmamoğlu’nun twitter paylaşımının altına yorumda bulunmuş. Adama demezler mi, “Ey müdür önce sen kendi Milli Eğitimini doğru dürüst yönetmeye bak, siyaseti emekli olunca yaparsın” derler.
Bir başka nokta, çok merak ediyormuş, “İmamoğlu zihniyeti iktidar olduğunda devleti nasıl yönetecekler” diye. Sayın Okumuş, hiç kuşkun olmasın ki, senin gibi Müdürlük ile AKP il Başkanlığını birbirine karıştıran bürokratlarla olmayacaktır devlet yönetimleri…
Bu konuyla ilgili olarak son bir cümle; umarım Aydın Valisi sayın Yavuz Selim Köşger, Milli Eğitim Müdürü Seyfullah Okumuş ile ilgili gerekli soruşturmayı başlatıp, Müdürlük makamına siyaset bulaştırdığı için gerekenin yapılmasını sağlayacak ve Okumuş o makamdan uzaklaştırılacaktır, uzaklaştırılmalıdır. Görevi olmayan işlere bulaşan eğitimcilerden ne Milli Eğitime ne de o kurumun yetiştirdiği çocuklara hayır gelmez zira..
TÜKETİM TOPLUMU YARATMANIN SONUCU
Cuma akşamı sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonraki durum adeta korkunç bir manzaraydı. Sanki ülkede kıtlık başlayacakmış gibi. Sanki insanlar bir daha Günyüzü görmeyeceklermiş gibi.
Yasağın başlamasına iki saat kala açıklanan yasak sonrası herkes sokaklara fırlamış. Trafik bir anda arapsaçı, marketler, manavlar, bakkallar, fırınların önü ana-baba günü. Bir aylık emeklerin boşa gittiğinin resmi. Ne sosyal mesafe kuralı dinleyen var, ne de eldiven maske kuralını umursayan. Tek düşünce yasak başlamadan önce stoklara bir iki şey daha katabilme telaşı.
Peki neden böyle oldu? Bir aylık o evde kalmalar, alınan onca önlemler neden bir anda boşa çıktı?
Şurası bir gerçek; Türk toplumu 80 darbesinden bu yana sürekli olarak tüketime yönlendirilen bir toplum. Hele 80 sonrası yetişen bugün birer ebeveyn olan kuşak ve sonrası tamamen tüketime endeksli bir toplum duruma getirildi. Böyle toplumlarda da iki günlük sokağa çıkma yasağı demek alış-verişe gidememek, tüketim yapamamak anlamına geliyor. Eldeki ile yetinmesini bilmeyen bir toplum olarak da daha fazlasını, daha fazlasını ister duruma geliyor.
Cuma akşamı da bir zamanlar elindeki ile yetinmeyi bilen, elindeki ile mutlu olmasını bilen bir toplumun yerine bugün eldekiyle yetinmeyen ve daha fazlasını isteyen, tüketmek için yanıp tutuşan bir topluma bıraktığının resmidir.
Cuma akşamki iki saatlik o çılgınlığın bana göre tek tanısı var.
Tüketim toplumu olmanın sonucu…