Pandemi sürecinde ertelenen borçlar ve kullanılan kredilerin geri ödemeleri Ekim ayından itibaren başlıyor. Pandemi henüz etkisini yitirmediği gibi artarak yayılmaya da devam ediyor. Doğal olarak bu süreçte İş dünyasının da büyük beklentileri var. Tüketimi artıracak krediler, borçların yeniden yapılandırılması, stok affı, matrah artırımı gibi birçok konuda iş dünyasının haklı beklentileri karşısında meclisin de olumlu adım atacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
Mobilya ve beyaz eşya kredisi bazı kesimler tarafından yoğun bir şekilde eleştirilse de üretimi artırmak için tüketimi artırmak en kolay yoldur. Bu hususta tüketicileri tüketime yönlendirerek yerli üretimin artırılması yönünde atılacak adımları son derece yerinde bulmuş olsam da bu kredilerin ithal mallarda kullanılmasını da yerel kaynakların çarçur edilmesi olarak değerlendiriyorum. Bu hususta güzel bir ayrım yapılarak yerli ürünlerin tüketimini özendirici paketler açıklayarak milli kaynakların daha etkin kullanılması ve üretimin artırılması sağlanabilir.
Diğer taraftan altın ve dövizdeki iniş ve çıkışların bu dönemde beklenen hareketlenmeler olduğunu belirtmek isterim. Buna rağmen bu iniş ve çıkışların ekonomide olumsuz hareketlenme yaratacağı da kaçınılmaz bir gerçek. Sanayicilerin ve ticaretle uğraşanların bu hususu göz önünde bulunduruyor olması lazımdı. Umudumuz odur ki, verilen destek kredileri o kesimi rehavete düşürmemiş olsun, önlemler alınmış olsun.
Öteki taraftan baktığımızda artan araç fiyatlarına rağmen sıfır ve ikinci el otomobil fiyatlarındaki talebin yavaşlamaması ve hatta daha da artması piyasada sadece benimle birlikte birkaç kişinin tedirgin olduğumuz yönünde şüpheler uyandırmıyor değil. Yoksa içinde bulunduğumuz durumdan dolayı tek tedirginlik yaşayan ben miyim?
Bütün bunları düşünüp dururken iktidar ortağı partiden yükselen “tabipler odası kapatılsın” sesine karşılık muhalefetten “kahvehanelerde pişpirik oynanmasına çözüm” önerisi yüreğimi bir miktar rahatlatmadı desem yalan olur.
Buradan sonuçla gelecekle ilgili kaygılar taşıyanlar rahat olsunlar, kaygılandıkları her şey ve belki daha fazlası başımıza gelecek. Fakat başımıza sadece kötü olayların gelmeyeceği de bir gerçek. Bu pandemi nereden baksanız birkaç sene daha hayatımızdan çıkmayacak. Bu süreçte fırsatlar da birbirini kovalarken fırsatların en önünde, kaçan tarafta yer almamamız gerekir. Mümkün olduğunca algılarımızı açık tutmamız ve dahası yeniliklere ayak uydurmamız gerekebilir.
Son olarak kahvehanelerde pişpirik oynanması önerisini görüyor ve artırıyorum! Kahvehanelerde okey de pek tabii oynanabilir. Masanın ortasına konulacak dezenfektan ya da çamaşır suyu dulu bir tasın (leğen de olabilir) içerisine dökülen taşlar her yeni oyunda bu şekilde dezenfekte edilebilir. Bu taşlara dokunan kişideki muhtemel virüslerinn de öleceğini düşünürsek kahvehaneler şifahane haline bile gelebilir!
Sağlıkla kalın.
***
Kötü insan başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır. Ne etrafınızı kıracak kadar sert ne de karşınızdakilere cesaret verecek kadar yumuşak olunuz. (Sadi Şirazi)