Bugün haftanın son günü, bir eğitim maratonun daha sonu,
Bir eğitim ve öğretim yılının daha sonuna geldik.
Okullar ve öğrenciler uzun bir tatile girecek.
Bir okulun karşısında evde oturuyorum. Her sabah çalan zil sesi evde uyanma zamanı demek.
Cıvıl cıvıl kuş seslerini andıran çocukların heyecanıyla uyanıyoruz her sabah hayata.
Eylül sonuna dek sessizlik içinde kalacak bahçeler, okullar, sıralar.
Bizde bu sessizlik içinde sabahları çocuklarımızın cıvıl cıvıl alışık olduğumuz seslerini arayacağız.
Ne demiş atalarımız,
Sayılı günler çabuk geçer.
Hayatın nasıl çabuk geçtiğini işte okulların her açılış ve kapanışında çok daha iyi anlıyor insan.
Bakın eski okul fotoğraflarınıza,
Ne kadar hızlı değişmişiz geçen zamanda.
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünü ispatlarcasına, adında Milli kelimesi bulunan ender Vekaletlerimizden Eğitim Bakanlığı, 2-3 yılda bir deneme yanılma yoluyla, el yordamıyla ülkenin kaderini etkilemeye devam ediyor.
Neler denemedik ki bu süreçte..!
Eğitimin süresinden tutun, lise girişlerine olmadı üniversite sınavlarına, olmadı, özel eğitime parasal destek, Anadolu liseleri sınavları, olmadı açık liseler, neler, neler..!
Minik çocuklara el yazısı şartı getiren aklı evvellerden tutun, sonrasında olmadı deyip değiştirenlere kadar, Devletin okullarındaki çocuklarımıza yapılan kobay muamelesinden neler çekti çocuklarımız.!
Bir şeyi de adam gibi yapamadık.
Uzatılan şey süner, çeker, nereye istersen oraya gider.
Devlette inandırıcılık ve güven kalmaz.
Peki neden böyle oluyor derseniz, tek yanıtı var..!
DEVLET BU SEKTÖRDE ÇALIŞAN SAHADAKİ REEL SEKTÖRDEN GÖRÜŞ ALMADIĞINDAN..!
Hep aynı hastalığımız,
“BEN YAPTIM OLDU “
Ankara’dan masa başından verilen kararların ayaklarının yere basmadığını gösterdi.
Bu işin yürümediği de değişen kararlarla görüldü zaten.
Aklın ve bilimin önderliğinde her sektörde işin mutfağındakilerle ve muhatap karşı kişilerle oturup masada konuşulup, kararlaştırılmadıkça başarıyı yakalamak asla mümkün değildir.
Yazın bir tarafa..!
Son kabinede atanan Eğitim Bakanı ile mevzuat gene değişecektir.
Hatta değişti bile..!
ÇEDES denilen ve okullara maneviyet dersleri verilecek imam hatiplerin atanacağı ve teklifin hazırlandığı da konuşulmaya başlandı.
İyi de okullarda rehberlik öğretmenleri var zaten.
Ahlak İslam dininin temel ilkesi olmasına rağmen, camilerde bağış kutuları ile ayakkabıların, hatta abdest musluklarının çalınmaması için kilit altına alınırken, ateist Japonya da işini yanlış yapan ve Osmangazi asma köprü inşaatında telin kopması nedeniyle bir mühendisin intihar ettiği bir ahlak anlayışı ile ne yaman çelişki?
Demek herkes dini öğretiyle ahlaklı olamıyor maalesef..!
Aileden ve toplumdan başlayacak bir eğitim şart.
Milli Eğitimde kararlar öğretmenlere, sendikalara, velilere ve öğrencilere, kısacası sektörün aktörleri taraflara kimse bir şey sormuyor.
Sadece eğitimde mi..?
Devletin her hizmeti ve sektöründe alınan kararlar uygulamadan, sorunlardan bihaber, uygulamayı bilmeyen, Ankara’da, masalardaki beyaz yakalı kravatlıların aldıkları kararların istişare edilmeden alınmaya devam edildiğinde, hataları ortaya çıkacak, bir başka karar ile gene değiştirilecektir.
VERGİ, İMARA AYKIRI YAPILAŞMA, ÖTELENEN BORÇLAR, MECBURİ ASKERLİK vb. gibi devletin yasalarına uyanlar dışında, zamanında borcunu harcını ödeyen, yasadışı kişiler için “af” habire gündemde
Namuslular korkak ve çekinir yasalara uyarken, namussuzlar arsız ve cesur..!
her yasaya yaptırım af’larla vazgeçilirse,
Ne yasa kalır ortada, ne de hukuk.
Geleneğimiz de büyüklerin küçükleri affetmeleri büyüklük ve erdemdir.
Ama kamu düzeni açısından hiç de öyle değildir.
Biraz da çaresizliktir.
Zamanında önlenemeyen yasadışı yapılaşmalar için çıkarılan imar barışı
14 Mayıs seçimlerden önce de birinin kuyuya attığı taş ile yeniden gündeme geldi ve kaçak inşaat yeniden başladı.
Her şerden bir hayır çıkarmak saikiyle, 6 Şubat’ta Maraş ve bölgede yaşanan asrın depremi ile 2. İmar affı rafa kaldırıldı.
Bugün ruhsatsız ve projeye aykırı inşaatlar zaten denetim yokluğundan meydana gelmedi mi..?
Belediyelerin, ihbar dışında, kaçak inşaatlarla mücadelesi ortada..!
Eleman yetersizliği, oy kaygısı ve popülist yaklaşımlarla, yükselen katlara, kaçak inşaatlara, göz yumulduğundan bugünlere geldiğimiz unutulmamalıdır.
Yeni başlayacak olan kaçak yapılarla daha etkin ve hızlı önlem alınmalıdır.
İmar barışı fırsatçılarına artık meydan verilmemelidir.
Aksi takdirde, yasalara rağmen önleyemediğimiz için çözüm olması için çıkarılan İmar barışı yasası, çözümsüzlüğün nedeni ve sorunun daha çok artmasının odağı olacaktır.
Çünkü imar barışı ile yapılan, evin salonun tozunu pisliğini halıların altına süpürmektir.
Çöpü gizlemektir. Ama büyük bölümü deprem bölgesi ülkemizde, hiç olmasını istemediğimiz bir deprem de, halının altına süpürdüğümüz çöpler gün yüzüne çıkacaktır.
SÖZÜN SÖZÜ:
HAYAT ÇOK ZALİM BİR ÖĞRETMENDİR,
ÖNCE SINAV YAPAR, SONRA DERS VERİR..!