Haziran ayında alışkın olmadığımız görüntüler.
Bahar yağışları geçen hafta sonu sel ve boran oldu, geri geldi.
Bu hafta da sıcaklıklar aynı devam edecek ve bulutla karışık günler gelecek.
Yaz mevsimi ertelendi mi ne?
Eylül ayı artık yazın bir ayı..!
Kışın yağmayı unutan gökyüzü, yazın başında açtı yeryüzüne kucağındakileri,
Yer gök su deryası mübarek.
Sağanak yağış sokaklarda sellere, dolu yağışına neden oldu yükseklerde.
Afetsiz olduğunda bereket…rahmet..!
Eskiden Mega kentlerde yağmur yağdığında bir rezalet.
Ama haberlerde izledik, Kuzey Anadolu kasabalarında sel sularında sürüklenen arabalar, hayatını kaybedenler.
Tabiat ana torpil, adam kayırma bilmez,
Ama doğanın işine karışınca siyaset,
Altyapılardan vurun birbirinize hazret..!
Önceki sellerde Muhalefeti eleştirenler ,
Pencereden gördükleri sularla deniz birleşince,
Kendi kentlerine toz kondurmayanlar.
Bu yağışlar bir doğal afet,
Bundan siyasi pay çıkarmak ise bize özgü bir muhalefet.
***
YAŞADIĞINIZ EV NE KADAR SAĞLAM?
Unuttuğumuz depremleri geçen hafta bir dizi konferans için Aydın’a gelen Jeofizik uzmanı hemşehrimiz Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ile hatırladık.
Aydın’daki depremselliğin masaya yatırıldığı toplantıda olası bir Germencik depremi hatırlatıldı.
Evet, Aydın’da olacak bir depremin yeni merkezi hocamıza göre Germencik ve Ortaklar.
Doğal afet denince unuttuğumuz görüntüler geliyor akıllara,
Ege bölgemiz en güzel gökyüzünün altı olmasına rağmen, bizim deyişimizle, ırgalanmadan da duramıyoruz.
Gerçi bu ara sakin, ama gelecekte rahat uyumak için, şimdiden önlemini almak lazım.
Aydın 70’lerden genelde bahçeli tek katlı, bilemediniz 2-3 kattan daha yüksek yapısı olmayan sakin bir kentti.
Ne zaman yarım asır önce apartmanlar mantar gibi bitiverdi, yüksek katlı binalarda deprem riski arttı.
70’li yıllardan sonra Efeler’de başta o zamanki adıyla Büyük Menderes Bulvarı, ilçelerde ana caddeler, altlı üstlü yaşamaya başladık, ama hala alışamadık.
Çünkü günümüzde apartman hayatı, genlerimizden gelen tek başına yaşama DNA’larımıza dek işlemiş olmalı ki, aynı apartmanda komşuluk azaldı gitti.
Olası depremde, üst katlarda yaşayanlar pek tedirginler.
Çünkü en çok onlar hissedenler..!
Binaların salınım yapması, yani eğilip bükülmesi oldukça doğal,
Rijit yani sert bükülmez eğilmez, olması halinde kırılganlığı daha da tehlikeli..!
Gelecek ay 24. Yılını anacağımız 17 Temmuz 1999 Marmara depreminde anılarımı getirdi aklıma.
Görev yaptığım kamu kurumundan on kişilik bir ekip acilen görevlendirilmemizin ardından,
tam bir hafta sonra Adapazarı'na ulaştığımızda adeta savaş yerine geldiğimizi sandık.
Gecenin ilerleyen saatlerinde ıssız boş sokaklarda görevliler ayakta,
bir resmi binanın odalarındaki koltuklara serildik.
aslında deprem fırtınaları devam ederken binaların içine girmek riskli de olsa, saatlerce yolculuktan sonra göz kapaklarımıza yenik düştük.
Yaz gecesinde yıkılmış binalar, savaş sonrası yıkılmış kent görüntüsündeydi.
Ortalığı saran kesif bir çürümüşlük kokusunun kaynağını enkaz altındaki cesetlere bağlayanlar oldu, ama geçek sonradan öğrenildi ki, bu iddia doğru olsa da, evlerin enkazında kalan buzdolaplarındaki çürümüş gıda maddelerinin de kokuya neden olduğunu anladık.
Hiç unutmam, 1999 Ağustos ayında meydana gelen büyük Marmara depremine gitmeden önce Aydın da sıcak ve oldukça kurak bir yaz yaşarken, Adapazarı sokaklarında her yer ıslak ve serin, kaldırım kenarlarında yollarda su birikintileri içinde salyangozlar sürünüyordu.
Adapazar'ı öylesine büyük bir göl üzerine konuşlanmıştı ki, yeraltı su seviyesi neredeyse zeminle aynı seviyedeydi..!
Adı gibi "ada" ile başlayan kentte bazı yapıların hiç yıkılmadan suya batması veya yan devrilmesi ilginç görüntülerdi.
Ya AYDIN?
Efeler, Nazilli ilçemizin aşağı Nazilli ve Çapahasan mahallelerinde , Söke’de ovaya yakın mahallelerde yeraltı su seviyesi oldukça yükseklerde ve zemine yakın..!
Ama önlem alınmadan yapılan inşaatlar, çok katlı yapılar bir depremde daha çok hissedecek sarsıntıları, hatta hiç de istemediğimiz yıkıntıları kentimizde de görmek zorunda kalacağız.
Ege Bölgesi’nde var olan bu hareketlilik , aslında eskiden elle dökülen betonla yapılan 2000 yılı öncesi binalarda oturanları biraz da önlem almak üzere, deyim yerindeyse, korkmadan önlemini almalı.
Korkulu rüya görmektense, uyanık yatmalı..!
Depremler hiç bitmeyecek, ama, evinin dayanıklılığını bilmeyenler için korkuları hep sürecek..!
Fırsat bu fırsat,
Ya binamızı sağlam yapalım, ya da eski binalarımız için
Mutlaka "Kentsel Dönüşüm" uygulayalım,
Her deprem sonrası bu korkular ancak bu şekilde son bulacaktır.
AYDIN maalesef kentsel dönüşüm için sınıfta kalmıştır.
2000 yılından önce elle dökülen betonla yapılan apartmanlarda yaşayanlar,
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM, GELİNİM SEN ANLA MİSALİ,
Sözüm sizlere.
Başınız, dişiniz ağrıdığında, doktora koşan, ateşlenen çocuğunu acile yetiştiren ana babalar,
Neden aynı özeni içinde yaşadığınız ev için göstermiyorsunuz?
“olduğu kadar, olmadığı kader” deyip geçiştiriyorsunuz ?
Kaderin bunda ne suçu var?
Siz aklınızı kullanmadıktan sonra?
SÖZÜN ÖZÜ:
NE YAPARSAN YAP, PİŞMAN GİDECEKSİN.
BELKİ YAPTIKLARINDAN, BELKİ DE YAPMADIKLARINDAN.