New York’ta açılışı yapılan Türk Evi sonrası BM genel kurulunda konuşan Cumhurbaşkanımız kritik noktalara değindi. Tam anlamıyla uzun süredir ABD ile çeşitli krizler yaşadığımız bu dönemde, BM kürsüsünden tüm dünyaya net bir tavır sergilendi. Bu bağlamda Paris anlaşması ve İklim krizine değinildi. Doğu Türkistan meselesi ilk defa net bir şekilde öne sürüldü. Akabinde ise her fırsatta dile getirdiğimiz “Dünya 5’ten büyüktür” duruşu ile tüm dünyaya bir hatırlatma yapıldı. ABD ile uzun soluklu ilişkilerimiz yakın tarihte anlamsız manevra ve yollara sapmaktadır. S-400 meselesi, ABD’nin Terör örgütlerine açık desteği, F-35 meselesi, sözde Ermeni meselesinin tanınması gibi son dönemde sık sık gündeme gelen krizler bölgede stratejik ittifak olarak belirtilen Türkiye – ABD söylemini, şimdilerde yalnızca NATO Müttefiki olarak nitelendirilir duruma gelmiştir. Ancak ABD ile asıl sorun Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Türkiye’nin duruşudur. ABD, Ege’de Yunanistan’ dan askeri üsler istemekte ve bir anlamda Ege’yi kendi denizi haline dönüştürmek istemektedir. Türkiye ABD’nin boşalttığı alanlarda bir küresel aktör gibi davranması ve ilerlemesi kuşkusuz ki ABD’yi kızdırmıştır. Libya’da, Karabağ’da, Doğu Akdeniz’de ve Suriye’de Türkiye kritik oyunlar kurmaktadır. Dolayısıyla, ABD kendi elleriyle cumhuriyet döneminden bu yana sıkı müttefiki olan Türkiye’yi Rusya’ya doğru yöneltmektedir.
Soçi’deki kritik Putin – Erdoğan görüşmesi 29 Ekim’de gerçekleşecek. Bu zirve yakın tarihimizin en önemli gelişmelerinden biri olacaktır. Öncelikle ABD’nin Suriye’den çıkması ve sonrasında oluşan düzlemde Rusya, Türkiye ve İran’ın bölgede barışı sağlama planı işleyecek gibi görünmemektedir. Öncelikle Türkiye’nin bu konuda hazırlıklı olması gerekmektedir. Putin’in bu konudaki tavrı nettir. Putin pragmatik, çıkarları doğrultusunda hareket etmekte ve Türk – Amerikan ilişkilerindeki şekillenmeye bağlı Rusya tavır sergilemektedir. İdlib’te Rusya Esed ile olan birlikteliğini her geçen gün daha da arttırmaktadır. Son olarak geçtiğimiz günlerde Esed Putin’i ziyaret etmiş ve Suriye’de izlenecek olan politika belirlenmiştir. Türk askerinin bölgede terör örgütleri ve mücadelesi bir yana Esed ve Rusya’nın da ikiyüzlü politikasına maruz kalması bölgede Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik tutum ve davranışlar olarak görülmektedir. Putin ile görüşülecek bir diğer önemli mevzu ise Afganistan Meselesi hakkında nasıl bir yol izleneceği üzerine olacaktır. ABD’nin 20 yıl sonra başarısız olarak Afganistan’dan çıkması Rusya’yı kuşkusuz ki çok sevindirdi. Bu anlamda Orta Asya bölgesinde ABD’nin yeni stratejik üslere ihtiyacı vardır. Rusya’nın ve Çin’in arka bahçesi gibi olan Orta Asya bölgesinde ABD’ye yer yoktur. Soçi Zirvesi dolayısıyla ABD kızgın durumda. Türkiye’nin Rusya ile her geçen gün daha da yakınlaşması ABD’yi derinden etkilemiş ve ABD’nin tutarsız yönelimler içerisine girmesine neden olmuştur. ABD yakın dönemde bir çok yerde kaybetti. Suriye’de, Afganistan’da, Çin ile ekonomik kavgasında, Orta Asya’da başarısız oldu. Elbette tüm bunlar ABD’nin davranışlarını etkilemektedir. Uluslararası konjonktür ABD açısından son derece handikap içerisindedir. Sayın Cumhurbaşkanımız BM genel kurulunda Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesini asla kabul etmeyeceğimizi belirtti. Bu ifadeye cevap Rusya’dan hemen gelmişti. Türkiye’nin bu açıklaması bizi üzmüştür, ancak biz Türkiye ile olan iş birliğimizi geliştireceğimize inanıyoruz cevabını veren Rusya, Kırım konusunda Türkiye’nin fikrini değiştirmeye yönelik politikasını sürdürmektedir. Bu bağlamda 29 Ekim’deki Soçi Zirvesi yeni dönemi başlatmış olacaktır. Türkiye 14 Haziran ABD ile olan zirvesi sonrası ikinci kritik zirve ile küresel aktörlerin görüşmeden, müzakere etmeden hareket edemeyeceği bir konuma gelmiştir. Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin yeri ve rolü büyüktür.