Soğuk havaların gelmesiyle beraber grip ve soğuk algınlığı vakalarında da artış başladı. Her yıl mutlaka bir ya da iki kez bu rahatsızlıklara yakalanmayanımız neredeyse yok gibidir. Boğaz ağrısı, öksürük, burun tıkanıklığı, ateş gibi belirtilerle kendini gösteren soğuk algınlığı kişinin bağışıklık sisteminin çalışma şekline göre farklılıklar gösterebilir. Soğuk algınlığı bizi sadece fiziksel olarak etkilemez. Perde arkasında bizi psikolojik ve sosyolojik olarak da olumsuz yönde etkiler.
BİZİ DEPRESİF YAPAR
Bir enfeksiyon geçirdiğimizde vücut sitokin adı verilen bir protein salgılar. Bu protein var olan enfeksiyon ile mücadele edip onu yenmemiz için salgılanır. Fakat sitokinler bir yandan bizi iyileştirirlerken bir yandan da hiç umulmadık bir yan etki gösterirler: depresif ruh hali. Sitokinler sayesinde soğuk algınlığı ile mücadele ederken ‘beni yalnız bırakın’, ‘sakın yanıma yaklaşmayın’ modunda öfkeli ve depresif bir insana dönüşürüz. Bunu yaşadığınızı fark ettiğinizde kendi kendinize bu durumun tamamen kimyasal ve geçici bir durum olduğunu hatırlatın. Çok kısa bir süre içerisinde yine eski neşeli günlerinize geri döneceksiniz.
BİZİ HALSİZ VE YORGUN YAPAR
Vücudumuz hastalıkla mücadele ederken sitokinler salgıladığından bahsetmiştik. Sitokinler aynı zamanda bizi halsiz ve yorgun da yaparlar. Bunun güzel bir sebebi vardır. Duymuşsunuzdur ‘grip için en güzel ilaç dinlenmektir’ derler. Sitokinler bizi yorgun yaparak daha fazla dinlenmemize sebep olurlar. Bu sayede vücudumuz sahip olduğu tüm enerjiyi iyileşmeye harcar. Fakat bu durum hem iş hem de sosyal hayatımızı geçici olarak sekteye uğratır. Canımız evde yatıp dinlenmekten başka bir şey yapmak istemez. Bazılarımız ne yazık ki vücutları dinlenmek için ısrar da etse normal rutin işlerimizi yapmak ister ve hayatımızı hasta değilmişçesine yaşarız. O zaman da maalesef iyileşme sürecini uzatır, daha fazla hastalanır ve dolayısıyla sosyal ve iş hayatımızda daha fazla gün yitirmemize neden oluruz. Bu süreçte mutlaka kendinize birkaç gün dinlenmek için müsaade etmelisiniz. Bu süreçte sosyal hayatınızdan tamamen kopmamanızda fayda var. Çünkü yapılan araştırmalar mutlu ve sosyal olan kişilerin daha az hasta olduğunu tespit etmiştir. Siz de hastayken sosyal ilişkilerinize telefon ve internet kanalıyla devam edebilirsiniz.
İYİLEŞMEK İÇİN REÇETE
Bizi psikolojik ve fizyolojik olarak olumsuz etkileyen virüslerle mücadelede en etkili şey sağlıklı beslenmektir. Hastayken vücudumuz daha fazla vitamin ve minerale ihtiyaç duyar. Vücuttaki enfeksiyonu önleyici vitaminler içeren yiyecek ve içeceklere yönelin. Bol bol su tüketin. Vücudumuz bir virüsle savaşırken çok enerji harcar. Enerji harcarken bir yandan da vücudumuzu susuz bırakır. Bunu gidermek ve vücuttan hastalıkların daha hızlı bir şekilde atılmasını sağlamak için bol bol sıvı tüketin. Dinlenmeyi sakın ihmal etmeyin. Vücudunuzu dinleyin; dinlenmenizi istiyorsa ona ihtiyacı olan şeyi verin. Ayrıca hastayken sizi mutlu eden fakat yormayacak aktiviteler yapın. Size iyi gelen insanlarla görüşün. Neşeli, mutlu sonla biten filmler seyredin. Hobilerinize yönelin. Bir kediniz ya da köpeğiniz varsa onunla oynayın ve onu okşayın. Pozitif bir ruh hali bağışıklık sisteminizi daha güçlü kılarken iyileşmenize yardımcı olur.