Domates sebze olarak sınıflandırılmış olsa da onun bir meyve olduğunu biliyor muydunuz? Evet. Birçoğumuz bunu bir yerlerde ya duymuş ya da bir yerlerden okumuştuk. Peki "zehirli domates"i duymuş muyduk?
Domatesin çok ilginç bir tarihi vardı. Çok çok eskiden, yabani sarı renkli bir domates türü bulundu. İtalyanlar bu sarı renkli domatese "altın elma" ismini verdi. Çok geçmeden kırmızı türleri de ortaya çıkmıştı. Pek çok Avrupalı için "aşk elması"ydı bu. Çünkü insanları romantik yaptığına inanılıyordu.
Eski Avrupa'da da domatesin zehirli olduğuna inanılmış, birçok insan domatesi yemeyi reddetmişti. Taaa ki 1900 yılına kadar.
Avrupa’da yaşayan zengin insanlar yüksek kurşun içeriğine sahip kalaylı tabaklardan yemek yiyorlardı. Domatesi bu tabaklarda yiyen insanlarda zehirlenme ve ölümlere yol açmıştı. Çünkü asit içeriği nedeniyle kurşunun çözülmesine ve kurşun zehirlenmesine neden oluyordu. Ancak fakir insanlarda bu durum gözlenmiyordu. Fakir insanların tahtadan yapılma tabaklarda yemek yemeleri bunu önlüyordu. Bu durum o zamanlarda domatesin zehirli sanılmasına neden olmuştu.
Peki domates bize nasıl gelmişti?
Osmanlı ve domates ile ilgili birçok bilgi kirliliği vardır. Bazı kaynaklarda Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul fethi zamanlarında domates ile zehirlenmeye çalışıldığı yazmaktadır.
Türk mutfağı dendiğinde domates, patlıcan, patates kullanılan yemekler sıkça akla gelse de, domatese dair ilk bilgileri 3. Ahmet döneminde 1723 yılında tutulan masraf kayıtlarında görüyoruz.
Başlarda sadece yeşil domatesler tüketilmekte, kızaran domateslerin ise bozulduğu düşünülerek atılmaktaydı. Uzun yıllar boyunca da Anadolu’da sadece çeri (kiraz) domatesi üretilip tüketilmiştir.
1800’lü yıllardan itibaren ise kırmızı domates yaygınlaşmaya ve mutfak kültürüne yerleşmeye başlamıştır.