2003-2004 yılları içinde İstanbul’da NLP Eğitimleri alırken insanın ,’’Yapamam’’ dediği,diyebileceği, kendisine ters gelen şeyleri nasıl yaptığını; alıştığını uygulamalı olarak öğrenmiştik.

Öğretmenlerimiz; Dharma Z. Gaynes ile Ralph Watson,üzerimizdeki paralarımızı, kredi kartlarımızı, telefonlarımızı dersanede bırakmamızı, sokağa çıkıp, bir lokantada bulaşık yıkama karşılığında yemek yememizi, ya da hiç tanımadığımız birisinden para istememizi, buna benzer bir şeyler yapmamızı, bunu başardığımızda bunun almakta olduğumuz eğitimin bir parçası olduğunu söyleyerek yazılı bir belge almamızı istemişti.
Taksim Meydanı’nda dağıldık.

Sıraselviler caddesindeki lokantalardan birisine girdim, patronun yanına gittim ve dedim ki:
-Arkadaşım, karnım aç,paramda yok, bir tas çorba ya da senin verebileceğin bir kab yemek yiyeyim ve bulaşık yıkayarak da borcumu ödeyeyim,olur mu?
Lokantacı, beni şöyle tepeden tırnağa bir süzdü, üstüme başıma baktı, aklından ne geçiriyor, ne düşünüyor diye tahmin etmeye çalışırken o konuştu:
-Ne demek abi, canın ne istiyorsa ye, paran olduğunda gelir ödersin.
Lokantacının bu önerisini kabul edemezdim; çünkü bizden istenen bu değildi.
Lokantacıya teşekkür edip dışarı çıkarken,kendime torpil yapmak geldi aklıma, döndüm nedenini anlattım; ama lokantacı yine;
-abi canın sağ olsun,canın istiyorsa ye,paran olduğu zaman gelir ödersin, dedi.
Yine başaramadım, kös kös dışarı çıktım.
Bize verilen zaman dolmak üzereydi,umutsuzca başka lokantalara gittim, söz birliği etmişlercesine aynı yanıtları alıyordum.
Eğitim başladığında arkadaşlarım yaşadıklarını anlatıyorlardı, Dharma ve Ralph bana sordular, ben de deneyimlediklerimi anlattım.
Dharma neden başarılı olamadığımı sordu, ben ne söyleyeceğimi bile düşünemeden o benim yerime yanıtladı.
-üzerinde deri ceket, kendinden emin bir şekilde hangi lokantacıyla konuşursan konuş aynı cevabı alırdın.
-peki nasıl davranmalıydım ?
-sorunun cevabını ben değil, bir arkadaşın verecek, dedikten sonra sınıfa döndü ve ‘’Atilla’nın sorusuna kim cevap vermek ister? ‘’ diye sordu.
Bir arkadaşım da benim gibi lokantaya girmiş, bir masaya oturmuş, az kuru, az pilav yemiş hesabı ödemeye gittiğinde,
‘’patron az kuru, az pilav’’ demiş.
Lokantacı da ‘’10 lira’’ demiş.
Arkadaşım da; "patron param yok; ama 20-30 bulaşık tabak yıkayarak ödeyebilirim, kusura bakma’’ demiş.
Lokantacı şaşırmış, öfkelenmiş, hep aynı tezgahı yapıyorsunuz, ayıp değil mi diye basmış gamatayı.
Arkadaşım bulaşıkhaneye girmiş, önlüğü takmış tabakları yıkamış.
Lokantacıya istediğin tabakları yıkadım,gidebilir miyim? diye sormuş.
Lokantacı da;
Git len..,demiş; ama arkadaşım sakin bir şekilde lokantacıya olanı biteni anlatmış ve öğretmenlerimizin istediği belgeyi almış.
Deneyimlerimizi anlatmamız bittikten sonra öğretmenimiz Dharma, dedi ki;’’ sizin dilinizde, sizin kültürünüzde, sizin geleneğinizde böyle şeyleri utanmadan,sıkılmadan yapanlar için ‘’AR DAMARI PATLAMIŞ’’ derler.
Sonra devam etti:’’ başlangıçta zor olan ilk eylemi yapabilmektir, yaptıktan sonra ar damarı yırtılır ve yapmak daha kolay gelir, sonra da başkalarının ayıpladığı şeyleri yapıyor olmak alışkanlığa dönüşür.’’

Patlamış Ar Damarları en çok siyaset ortamında kendisini gösteriyor…
Birileri insanların gözünün içine baka baka yalan söyleyerek yapamayacağı şeylere karşı oy istiyor..
O insanlar da sözünü tutmayacak birilerinin attığı ne varsa onları kapmak için birbirlerini eziyorlar…
Aslında o birileri,o insanlara bir şeyler atarken diyorlar ki, "senin fiyatın bu…sen bu kadar zavallısın, şimdi benim istediğimi ver…’
Bana inanmıyor musunuz ?
Kendinizden başlayarak elinizden geldiğince çevrenizi bilinçli bir şekilde gözlemleyin…
Hiçbir şey yapamıyorsanız dilencileri izleyin…
Oy isteyen hangi yöntemlerle dileniyor ?
Oy verecek olan hangi yöntemlerle dileniyor ?