Aynaya baktığımız zaman kapıldığımız düşünceler ve hisler, başkaları ile ve aynı zamanda kendimiz ile kurduğumuz ilişki şeklini etkileyebilir. “Ayna sendromu” ya da “beden dismorfik bozukluğu-dismorfofobi“ olarak adlandırılan bu durum düşündüğümüzden daha yaygındır. Beden dismorfik bozukluğu, temelde bir fiziksel kusuru olsun olmasın, veya hafif derecede bir fiziksel kusuru olduğu durumlarda, kişinin bu dış görünümü ile zihinsel olarak aşırı derecede uğraşması ve meşgul olması hali olarak tanımlanabilir. Ayna karşısında kendimize bakma ve kendimizi inceleme alışkanlığı; vücudumuz hakkında bilgi edinme ve varsayılan kusurları, başkaları onları bulmadan inceleme ihtiyacımızı yansıtır. Ayna sendromu, yansımamız ile ilgili bir takıntıya ve kusurlarımızı görene kadar ya da sahip olduğumuza inandığımız kusurları büyütene kadar aklımızda yansımamızın şeklini bozma eğilimine işaret eder.
Belirtiler utanç duygusunun arkasına gizlenmiş olduklarından, danışanlar sorulmadıkça belirtileri veya sıkıntılarını açıklamaya çekinirler. Temel olarak hastalar, kendilerini çirkin kabul ederler veya vücutlarını şeklen bozuk veya itici olarak tanımlarlar. Kendileri tarafından algılanan kusurlar başkaları tarafından algılanmaz veya ancak dile getirildiğinde görülen ancak karşısındakini rahatsız etmeyecek basit kusurlardır. Söz konusu vücut bölgesi herhangi bir vücut alanı olabilir. Ayna sendromu, özellikle kadınlarda ve ergenlik çağında olanlarda çok yaygın olan iki hastalık, bulimia ve anoreksiyadan kaynaklandığı zaman bir patolojik eğilim haline gelir.
ÜSTESİNDEN NASIL GELEBİLİRSİNİZ?
İlk önce, önyargıları ve kıyaslamaları bir tarafa bırakmalısınız. Biz, başkalarından daha kötü ya da daha iyi değiliz; sadece farklıyız. Daha şişman, daha zayıf, daha uzun, daha kısa, daha güzel, daha çirkin… Bunlar sadece sübjektif değerlendirmeler.
Her birimiz kendimize özgü tarzımız ile güzeliz, benzersiz ve eşsiziz. Bu, her şeyden ve diğer herkesten üstün bir şekilde ne kadar iyi ve güzel olduğumuzu göstererek narsist olmamız ve sürekli yansımamıza hayranlık duymamız gerektiği anlamına gelmez. Aksine kendimizi sevmeyi ve kendimizi gerçekte olduğumuz gibi kabul etmeyi öğrenmeliyiz.
Bir yandan da kendiniz ve hoşlanmadığınız yönleriniz ile eğlenmeye başlamanız son derece gerekli. Biraz mizah hayatımıza renk katacak ve vücudumuz ile olan ilişkimizi ve aynı zamanda başkalarıyla olan ilişkilerimizi geliştirecektir. Önemli olan kendimizi sevmemizdir. Böylece başkalarını da sevebiliriz ve onlar da bizi sevebilir. Eğer kendimize saygı duymazsak kimse bize saygı duymayacaktır.
Kendinizi kıyaslayabileceğiniz tek kişi sizsiniz. Siz sadece kendiniz ile mücadele edin ve kendinizi geliştirin, daha iyi bir kişi olun ve yeni beceriler geliştirin. Bu durumu aşmak için nasıl hareket edeceğinizi bilmek adına dün ve bugün nasıl olduğunuzu inceleyebilirsiniz. Ancak olumsuz noktalar yüzünden kendinizi eleştirip durmamalısınız.
Vücudumuz, sadece içsel durumumuzun bir yansımasıdır. Sağlığımız ile ilgisi olan şeylerin haricinde, vücudumuzun nasıl göründüğü konusunda kendi kendimizi dertlendirmemeliyiz. Üzgün olduğunuzda aynada gördüğünüz sizle, mutlu hissettiğiniz zaman gördüğünüz siz arasında elbette pek çok fark olacaktır.