Salgın günlerinden geçiyoruz; ülke olarak birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek salgının yarattığı sosyal ekonomik olumsuzlukların üstesinden gelmemiz gerekiyor.
Peki öyle mi yapıyoruz?
İşte orası tartışılır. Hala siyaset yapacağız diye uğraşıyoruz. On bir büyükşehir belediyesinin başlattığı bağış kampanyası salt bizden değiller diyerek, bir de çeşitli ifadelerle kötüleyerek hesaplarına bloke koymak sureti ile engelliyorsunuz. Bunu yaparken de nerede ise bu belediyeleri ‘Devlet içinde devlet olmaz’ diye bir ifade kullanıp vatan haini gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Sonra da kalkıp birlik ve beraberlikten, bir olmaktan söz ediyorsunuz. Bunun neresinde birlik ve beraberlik ruhu var Allah aşkına?
AŞEVİ HESABINA BLOKE
Yıllardır şartlı bağış alarak ildeki ihtiyaç sahiplerine günde bir övün de olsun sıcak yemek temin etmeye çalışan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin aşevi hesabına da bloke konulmuş. Belediye hesaba konan blokeyi şöyle duyuruyor.
“Kıymetli hemşehrilerimiz tam 25 yıldır hayırseverlerin destekleriyle gerçek ihtiyaç sahiplerine hizmet veren aşevi hesapları İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi ile bloke edilmiştir. Bu sebeple aşevimizin banka hesaplarına para yatırmamanızı rica ederiz.
Bugüne kadar desteğini esirgemeyen tüm yurttaşlarımıza teşekkür eder, imkanlarımız dahilinde gerçek ihtiyaç sahiplerinin yanında olmaya devam edeceğimizi, kamuoyunun bilgisine sunarız!”
Şimdi elinize vicdanınıza koyarak düşünüp yanıtlayın. Bu davranışın birlik ve beraberlikle bağdaşır ne yapın var? Neresinden tutsanız elde kalıyor. Nasıl bir anlayış ise bizim dışımızdakiler hiçbir şey yapamaz deniliyor, ardından da birlik ve beraberlikten söz ediliyor. Bu olsa olsa ayrıştırma olur. Bu olsa olsa bizden olmayana hayat hakkı yok demek olur. Bu olsa olsa salgından siyasi rant elde etmeye çalışmak olur.
DIŞA BAĞIMILILIK
Önceki gün bir haber sitesinde okudum. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak söylemiş.
“ Dışa bağımlılığı sonlandıracak keşiflerin arifesindeyiz”
Güzel bir söz, hele dışa bağımlılık söz konusu olduğunda hiç itiraz edilmeyecek bir ifade.
Ne diyor haberde?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak "Her alanda tarihi atılımların ve büyük ideallerin gayretindeyiz. Cari açığa darbe vuracak, enerjide dışa bağımlılığı sonlandıracak keşiflerin arifesindeyiz. 3 sondaj, 2 sismik gemimizle milletimizin haklarını koruma, ülkemizin zenginliğini artırma mücadelemizi sürdüreceğiz."
Bir pencere de biz açalım. Enerji dışında cari açığın büyümesine olanak sağlayan bir kalemin de tarımsal ithalat olduğunu düşünüyorum. Türkiye verimli tarım alanlarına kendi ata tohumları ile değerlendirir ve tamamen organik tarım yapmaya yönelir, tohumda da dışa bağımlılığın önüne geçerse cari açıktan bir kalem daha eksilecektir.
55 MİLYON YURTTAŞIN DEVLETTEN GELİRİ YOK
Yeni kurulan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bir televizyon programında Türkiye’deki 83 milyon nüfusun 55 milyonunun devletten hiçbir geliri olmadığını söylemiş. Ve Babacan demiş ki:
“Devletten geliri olmayan 55 milyon vatandaş için acilen tedbirler alınması gerek. Türkiye’de 27 milyon vatandaşımızın ya emekli maaşı ya da kamu çalışanı olması gibi sebeplerle devlette bir geliri var. Ama 55 milyon vatandaşımızın devletten geliri yok. Öncelikle bu 55 milyon için tedbirler alınmalı”
TARIMSAL ÜRETİME DESTEK ŞART
Babacan yine aynı televizyon programında kriz çözümlerinin önceden hazır olması gerektiğinin altını çizerek; “Hükümetlerin kriz reçeteleri çekmecede hazır durur. Kriz sinyalleri geldiği anda o tedbirler hemen uygulanmaya başlanır. Kriz çıksın, insanlar işsiz kalmaya başlasın ondan sonra tedbir almaya başlayalım gibi bir anlayış yanlıştır. Diğer yandan Türkiye’nin tarımsal üretimine zarar gelmemesi lazım. Gübre, zirai ilaç ve mazot desteklerinin verilmesi gerekiyorsa mutlaka verilmesi şart”