Okuduğunuz gazetenin mürekkebi elinizi boyadı diye yıkayabilirsiniz;ama o mürekkep kanınıza işlediyse …

Yapacağınız hiçbir şey kalmaz.

Okuduğunuz gazetedeki haberin her sözcüğünün her harfi emek dediğimiz yüce değerin ürünüdür.

Engin Özcan,İzmir’de Demokrat İzmir Gazetesi’nin matbaasında entertip ustası olarak çalışıyordu.

Engin Özcan’ı anlatmadan önce Entertip’in ne olduğunu anlatayım.

Yazımda gördüğünüz makinanın adı entertip ‘tir.

Gazeteye basılacak tüm yazılar,ölçüleri belirtilerek dizgiye verilir.

Entertip’in klavye kısmı daktiloya benzer;ancak makinanın üst bölümünde bir kazan vardır ve bu kazanın içinde erimiş halde kurşun bulunur.

Entertip ustası,kendisine verilen yazıyı yazmaya başladığında hangi harfin tuşuna basarsa o tuş kazanın kapağını açarak eriyik durumda olan kurşunun o harfin dişi kalıbının içine akmasını sağlar.Kurşun kısa zamanda soğur ve dişi kalıba giren kurşun aldığı harfin erkek ürünü olarak dizgideki yerini alır.Ve tüm bunlar daktilo ya da bilgisayar da yazar gibi kısa zamanda olur.

Bu kutsal eylem yazdığım kadar kolay değildir.

Gazete basıldıktan sonra o kurşunlar yeniden kazana atılarak eritilir.

Bu ne demektir bilir misiniz ?

Bu entertipin başında çalıştığınız sürece kurşun buharı solumanız demektir.

Önce akciğerlerinizin,sonra da tüm iç organlarınızın kurşun buharıyla giderek pişmesi demektir.

Bundan ötürü entertiple yazılan gazetelerde çalışanlar panzehir olsun diye ayran içerlerdi.

Sadece solumak mı ? elbetteki değil.

Kazanın bacasından çıkan kurşun buharı bedeninizin dış kısmına yapışır,bir kağıtla sildiğinizde kağıdın üstünü kurşuni bir tabaka kaplardı.

Entertip makinasında yazmak bir ayrıcalıktı;çünkü yazım sırasında meydana gelebilecek teknik bir aksamayı onarmayı öğrenememişseniz usta olamazdınız,eğer entertipte çalışıyorsanız ya ENTERTİP USTASI olurdunuz ya da mesleği bırakmak zorunda kalabilirdiniz.

Engin Özcan, gerçekten bir ENTERTİP USTASIYDI.

İzmir’de Demokrat İzmir Gazetesi’nde çalıştığım yıllarda onunla tanışmıştık.

Aydın’da Hüraydın ve Yeni Kıroba gazetelerine entertipi ilk getiren usta odur.

Engin Özcan, emekli olduktan sonra Kuşadası’na yerleşerek halkın sesi gazetesini yayın hayatına sokmuş yürekli, çalışkan bir basın emekçisidir.

Dün vefat ettiğini öğrendiğimde Aydın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Semra Şener ve yönetim kurulu üyesi İbrahim Kılınç’ la Kuşadası’na gittik.

Adalı dostlarımız ve meslektaşlarımızla Engin ustayı sonsuzluğa uğurladık.

Aramızdan ayrılan sadece Engin Özcan değildi.

Türk Basınının teknolojik olarak gelişmesinde, ilerlemesinde öncülük etmiş,entertipi Aydın’a ilk getirmiş bir basın emekçisini kaybetmiş olduk.

Teknolojinin böylesine hızlı ve bir o kadar da yozlaşan yapısıyla gazete ve matbaacılığın geçmişi, gelecek kuşaklara nasıl geçecek ve onlar bu geçmişi geleceğe nasıl taşıyacaklar ?

Bu satırları yazarken bile Demokrat İzmir Gazetesi’nde, İstanbul’da Cumhuriyet’te çalıştığım yıllardaki gibi entertipin tuşlarının çıkardığı sesi duyar,kurşunun kokusunu alır gibi oluyorum.

Dedim ya;okuduğunuz gazetenin mürekkebi elinizi boyadı diye yıkayarak çıkarabilirsiniz;ama mürekkep kanınızla işlediyse yapacak hiçbir şeyiniz kalmaz.

Güle,güle Engin usta,ışıklar içinde uyu.