Hepimizin bildiği gibi anayasamızda haber alma, haber verme hakkımız vardır ve bu hakkımız basın tarafından hayata geçirilmektedir. Peki nedir bu haber alma ve haber verme hakkı öncelikle onu tanımlayalım. Basın kavramından başlayacak olursak; Bir takım olay ve duygu düşüncelerin bazı araç ve vasıtalarla yazı, resim gibi iletilerin kamuya iletilmesi anlamına gelir.
Yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere basın genel olarak basılmış eserleri ifade edecek şekilde algılanmaktadır.
Basın özgürlüğü kavramına gelecek olursak; Basın her türlü haberi yayabilme, her türlü düşünceyi açığa vurabilme olanağını veren, sıkı denetimi ortadan kaldıran anayasal bir kural olarak literatürde yerini almakta. Ülkemizde bunların sağlanması için uygun ortam olup olmadığı konusu her ne kadar tartışılır bir konumda olsa da buraya kadar her şey tamam.
Kişiler, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu özgürlük resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsamaktadır.
Gazetecilik ise edinilen bilgilerin kamuoyuna en doğru tarafsız ve tutarlı bir biçimde iletilmesi görevini üstlenen kişilerin yaptığı kutsal bir meslektir.
Girizgahı mesleki kavramları tanımlamakla yapmak istedim çünkü yaptığımız yani kendi adıma yürümem gereken çok uzun yollar olan bir gazeteci adayı olarak, bu kavramların ne kadar değerli olduğunun önemine vurgu yapmak istedim. İnsanların haber alma hakkının en az sağlık hakları kadar değerli olduğun da altını çizmek istiyorum.
Şimdi asıl konuma gelecek olursak çok garip ve zor bir süreçten geçiyoruz. Dünyanın düzeni yaklaşık 7 aydır yeniden biçim almaya başladı. Tüm dünya aylardır pandemi ile savaşıyor ve bizler bir şekilde yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Sağlık sektöründe çalışan yüzlerce emekçi bu hastalıkla savaşıp diğer yandan da kendi hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Bu süreçte gösterdikleri ve hali hazırda göstermeye devam ettikleri çaba ve özveri takdire şayandı. Bir kez daha kendilerine teşekkür ediyorum.
Benim sorunum ise biz arka sıradakiler, yani gazetecilerin bu süreçte unutulmuş olmasıdır. Yaklaşık 7 aydır her türlü tehlikeye rağmen insanlarımızın haber ve önlem alması için durmadan çalıştık. Hayatımızı defalarca tehlikeye atıp kişilerin haber alma hakkını gerçekleştirmeye çalıştık. Yeri geldi halkın gözü ve kulağı olduk. Bazen takdir bazen hakaretlerle karşılaştık. Ama durmadık, çalıştık ve çalışmaya da devam ettik. Yaşadığımız bu zor günlerde biz gazetecilerin biraz olsun hatırlanmasını isterdim. Gazetecilerin de ailesi ve bir yaşamı var. Gazetecilik yapan, gün içinde yüzlerce insanla muhatap olan, bu kutsal görevi icra etmeye çalışan insanların sağlığı için bir şeyler yapabilir. En basiti iki haftada bir koronavirüs testi yaptırılabilir. Bunu, bütün gün insanlarla iç içe haber peşinde koşan ve akşam yorgun argın evine dönen gazetecilerin ailelerine borçlusunuz.