Doğa ile iç içe olmak yalnızca yaşamımıza inanılmaz güzellikler getirmekle kalmıyor aynı zamanda ruh halimizi de iyileştiriyor. Ben bugün sizlere doğanın insana kattığı olumlu duygulardan söz edeceğim.
Yeryüzünde insanlar bu kadar egemen değilken, doğa eşsiz güzelliğiyle öylece duruyordu. Hatta ilk insanlar doğa ile mücadele etmek yerine onunla birlikte var olmayı seçmiş, doğanın sahip olduğu ruha arkadaşlık etmiştir. Zamanla insanlar çoğalmış, hırslar, kişisel arzular, aç gözlülük insanları bölmeye, doğada söz hakkına sahip olanın liderliğine doğru bir yola doğru evrilme gerçekleşmiştir. İnsanlar doğa ile yaşamak yerine onunla savaşmayı seçti ve böylece eskiden duyulan sesleri artık duymamaya başladı. Doğa ile başlayan savaş günümüzde en yüksek noktaya ulaştı. İnsanlar kendilerine ait sınırlı alanlarda yaşamın verdiği streslerden kaçmak için küçük anlar inşa etmeye başladı. Ancak bu hiçbir zaman yeterli olamadı.
Ben aslında doğayı seven insanların ruhunda bir parça doğa barındırdığına inanıyorum. Bu yüzden onlar her zaman en ufak fırsatta kendilerini yeşilliklere atmaya çalışırlar. Dolayısıyla bu da onların tazelenmesine ve daha pozitif olmalarına sebebiyet veriyor. Tabi bu düşünceler yalnızca benim tezim değil bunu bilimsel araştırmalar da ortaya koyuyor. Bir parka ya da ormanlık alanlara yakın yaşayan insanların daha az karamsar veya kaygılı olduğunu görebilirsiniz. Ormanda yapılan bir yürüyüş, karamsarlığa yakalanma ihtimalini azaltır. Öte yandan güneş ışığının da karamsarlığı azalttığı uzun yıllardan beri bilinen bir bilgidir. Doğanın insanların ruh hallerini yükseltmesine etkisini yüzlerce nedene bağlayabiliriz. Örneğin doğayla iç içe olmak, yaşamla, yaşamın tüm güzellikleriyle ve yaratıcı enerjiyle bağı korumamızı sağlar. Ya da sizde de muhakkak aynı duyguyu oluşturmuştur; Günbatımına veya gün doğumuna şahit olmak, ruhlarımızı tatmin ediyor, böylelikle bedenimiz olumlu etkileniyor. Öylece izlemek bize kendimizi iyi hissettiriyor.
Doğanın sahip olduğu her şeyi görerek bizlerin de bu döngünün bir parçası olduğumuzu, kuşlar, ağaçlar, dereler ve hatta toprakla bir bağ kurduğumuzu fark ederiz. Sözün özü giderek azalan doğal alanlarımız aynı zamanda şifa alanlarımızdır. Özellikle şu dönemde ruhumuzu iyileştirmek için doğal alanları tercih edebiliriz ama bunu tavsiye ederken korktuğumu da belirtmek isterim. Çünkü insan olarak dokunduğumuz her yeri bozmakta üstümüze yok. Kırmadan dökmeden, ona karşı değil onunla birlikte yaşayalım.