Kısa bir aradan sonra yine birlikteyiz…
31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçimlere hazırlanan siyasi partilerin ve adayların yarışma yöntemlerinde kullandıkları sloganlarının, vaatlerinin içeriğini 50 küsür yıllık meslek yaşamımda edindiğim deneyimlerimden ve kişisel gelişim alanındaki yetkinliğimle değerlendirerek sizlerle paylaşacağım.

Yazılarım, yorumlarım, paylaşımlarım birilerinin hoşuna giderken ,birilerinin de eleştirisini alabilir.
Her iki sonuçta bireysel düşüncelerin kararıdır.
Yani benim dayatmam, ısrarım, manüpilasyonum söz konusu değildir.
Siz okuyucularımın soracağı her soruya,Hipokrat yemini etmiş bir doktorun yapması gerektiği gibi davranacağımdan emin olmanızı isterim.

Gazetecilikte,doktorluk gibi toplumsal sorumluluğu yüklenmiş bir meslektir.
Hipokrat yemini etmiş bir doktorun,bu yemine sadık kalmayarak yapacağı bencil bir davranış en azından bir kişiyi olumsuz etkilerken,meslek ilkelerine uymayan bir gazetecinin yapacağı bencil bir davranış bütün bir toplumu olumsuz etkilediği gibi,gelecek kuşakları da aynı derecede etkileyebilir.

Ne demek istediğimi daha ayrıntılı olarak anlamanın en somut yolu, yerel ve ulusal basın ve TV’lerin programlarını ülkemizin gerçeklerine göre değerlendirmektir.

2015 yılında Gazete Flaş’ta gazeteci kimliğimle başladığım köşe yazarlığımdan bu güne kadar yazdığım her yazımın arkasındayım.
Bundan böyle de yazacağım her yazımın arkasında olacağım.

Sizler de benim yerimde olsaydınız eminim ki aynı düşünceleri üretirdiniz.
Belleğinizde daha dünmüş gibi sıcak, canlı duran 50 yıl öncesinin Aydın’ına dair kare kare anıları,70 yaşını geçmiş bir delikanlı olarak şimdiki Aydın’da yaşayanlarla paylaşmak istemez miydiniz?

Böyle anıları dinlemek, okumak ilginizi çeker miydi ?
Sırf sevgilinize yakın olmak,onu görmek için tırmandığınız yatak odasının penceresinin önündeki ağacın şimdi kesildiğini,yerinde olmadığını görmek sizi üzmez miydi ?

Sanki yüz yıl önce siyah önlük beyaz yakalı formanızla gittiğiniz o ilkokula şimdi gidip,torununuz yaşındaki öğrencilerle aynı sıralarda oturarak ,o yıllardaki öğretmenlerinizi,sınıf arkadaşlarınızı görmek,hissetmek nasıl bir duygu olabilir ?
Size enerji mi verir yoksa yaşlandığınızı mı hissettirir ?

Anneniz ve iki kardeşinizle Zafer mahallesindeki evinizden çıkıp, yazlık Zafer, Hisar, Park, Saray, Bahçe sinemalarından birisine giderken, Ramazanpaşa Camii önünde ‘’buz gibi gazoz 15 kuruş’’ diye bağıran Ali İhsan abinin ‘’fışşşş, fışşşşş’ diye ses çıkarttırarak bardağa doldurduğu gazozun tadını bugün bile hissetmek,şimdiki Atatürk Meydanı’nda o yıllarda bulunan Hasan Yetiş,Edip Singin Kardeşler ve Karadeniz Pastahanelerinden birisinden aldığınız o mis gibi kavun kokan dondurmaları şimdi niye yiyemediğinizi düşünmez miydiniz ?

İnci Pastahanesinin sahibi İhsan amcanın yaptığı ortası patispanyalı üzeri çikolatalı süphangileden şimdi yiyememek nasıl da düşündürücüdür tahmin edebilir misiniz ?

Balık tutup yediğiniz,suyunu içip çimdiğiniz,Menderes’in,Çine Çayı’nın,Tabakhane Çayı’nın şimdi gözlerinizin önünde can çekiştiğini görmek nasıl bir duygudur bilir misiniz ?

Üç-beş mahalle arkadaşı toplanıp çağla,üzüm,incir ,erik çalmak için girdiğiniz elalem amcanın bahçesinde şimdi jeotermal bacalarının uzay üssü gibi çoğaldığını,toprağın,havanın ,suyun artık eskisi gibi olmadığını bilmek ne demektir bilir misiniz ?


PERDE AÇILDI
SAHNE IŞIKLARI YANDI
OYUN BAŞLADI:
HEPİMİZ OYUNCU,YÖNETMEN,IŞIKCI,FİRÜRAN,SEYİRCİ OLARAK OYNUYORUZ.
OYNADIĞIMIZ OYUN:GERİ SAYIM BAŞLADI.