Durmaksızın sormadan akıp geçen zamanın bekçiliğinde frekans elçilerimin eşliklerinde ne yazacağımı bilmeden bir şeyler karalamak istiyorum. Daimi olarak bizleri beklentiler içerisine sokan bilinmeyen geleceğin hatırına neyi düğü belirsiz birkaç çizgi çizmek istiyorum.
Şekilli harflerden ötede içimdekinin anlatmak istediklerini bir kenara döküyorum. Döktüğüm hazinem eşliğinde kendimle boy ölçüşüyorum. Ne ne dediğimi biliyorum ne de ne demek istediğimi kestirebiliyorum. Parmaklarım harflerin şekillerine boyun eğdirirken izlencesini kimsesiz bir çoban gibi kendimi izliyorum düşlerimde.
Belirli belirsiz anımsadığım geçmişimden içerleyerek derlediğim geleceğimi bir kaba koyuyorum. Ölülerin arkasından okunanı dinlerken konuşan adamın gereksiz detaylara girmesine sinirleniyorum ölenin arkasından. Şunun karısı bunun oğlu şunun bacısı olmasının ne önemi var diyorum öldü işte. Bu dünyaya geldi deneyimledi ve yeniden dirilmek üzere yaratıcının itaat buyruğu ile birliktelik kurdu.
Sonra ikindi oluyor. Dinlenmek istiyorum düşüncelerimden ötede beni boğan hayalperestliğimin üzerimde oluşturduğu kibirden uzaklaşarak. Boy ölçüşemiyorum diğer benlerle ve tezatlıklar doğuruyorum içimdeki hazinemden gerilerde ilerilerde her yerlerde sessizliğimin ensiz köşelerinde sivrilerek batıyorum her yerime.
Sancılanıyorum, ıkınıyorum yeni benler doğuruyorum hiçliğimin peşinde. Girdaplara tutanak tutturuyorum suçlarımla ilgili ve okuyucularımı merak ediyorum. Sahi sizler kaç kez bedeninizin gardiyanlığını yaparken buldunuz kendinizi demek istiyorum. Sürekli istiyorum deyip durduğuma bakmayın istediklerimin çoğunu da beceremiyorum. Beceremediklerim becerdiklerimin yanında kifayetsiz sıcak tutmayan birer yüklük gibi üzerime örtülüyor. Tekrar sancılanıyorum, diğer benlere hamileyim. Dinleyin sevgili okurlar, bir şaplak atıyorum bana hayata ağlayarak merhaba diyen diğer benler doğuyor kahkahalarım eşliğinde. Beni duyumsayabiliyor musunuz?