Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşına kadar herkes çocuk sayılıyor.
Oysa bizim toplumumuzda 18 yaş ergenlik yaşı sayılır.
Dünya yüzünde çocukluğu en kısa süren ülkelerden biriyiz.
Çocukların düşünce ve ifade özgürlükleri konusunda da en çok sıkıntı yaşadığı ülkelerden sayılabiliriz.
Çocuklarımızın seslerinin duyulma oranı da, ne yazık ki oldukça az.
DİSK`in hazırladığı Çocuk İşçi Raporuna göre, ülkemizde çocuk işçi sayısı 890 bin seviyesinde.
Bu çocukların yarıya yakın bölümü 400 TL gibi rakamlara çalıştırılıyor.
Töre baskısı ile evlendirilen çocuklar ise bir başka yara.
"ALMAN VATANDAŞI OLMAK İSTİYORUM"
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yapılan bir haberde, "Alman vatandaşı olmak istiyorum" diyen öğrenci, hepimizi düşündürmeli.
Çocukların hayalinde kendi ülkelerinin vatandaşı olmak yerine başka bir ülkenin vatandaşı olmak varken üstelik.
Türkiye'nin yeniden hayal edilen, vatandaşı olmaktan onur ve gurur duyulan bir ülke olmak adına yapacağı çok iş var.
Çocuklarını dinlemek gibi.
Karar süreçlerine çocukların da katılması gibi.
BUNLAR DA ACI GERÇEKLERİMİZ
Bir de acı gerçeklerimize bakalım:
Çocuklara bayram armağan eden ilk ve tek ülke olan Türkiye'de her üç çocuktan biri yoksul.
2014’te Türkiye’de 40 bin 'çocuğa taciz davası' açıldı.
Sadece 2015'te, 31 bin 337 kız çocuğu evlendirildi.
UNICEF, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü üyesi 41 ülkede çocuklar arasındaki fırsat eşitliğini incelendi.
'Çocuklar İçin Adalet' adlı rapora göre Türkiye, İsrail ile birlikte son sırada yer aldı..
Bu da gösteriyor ki, çocukların bayramdan çok önce adalete ihtiyacı var.
Herkes için adalet.
Ama önce çocuklar için adalet.