Geçtiğimiz hafta iki intihar vakasıyla sarsıldık ve hepimiz derinden üzüldük. Bu tür haberler zaman zaman medyada yoğunlaşarak halkın dikkatinin ve ilgisinin bir noktada toplanması sağlanıyor. Halk hep bir ağızdan olaylara aynı türden tepkileri verince de yetkililer bu konu üzerine eğilmek zorunda kalıyor. Yani medya bazı konularda dolaylı yoldan “yaptırım gücü”nü kullanıyor.
Ülkemizde her gün onlarca intihar vakası oluyorken neden bu dönemde intihar vakalarıyla ilgili haberler arttı?
Çünkü bu iki vaka haber niteliği taşıyor ve dikkat çekici bir vaka. Toplumun dikkatini çekebilecek cinsten. Haber değeri yüksek her vaka gibi bu iki olay da medya tarafından “haber değeri yüksek” bulunarak haberleştirildi ve günlerdir konuşulmaya devam ediyor. Konuşulmalı da…
İntiharlar yeni değil, tıpkı kadın cinayetleri gibi. Ülkemizde her yıl binlerce insan kendi hayatına son veriyor. Tıpkı binlerce kadının kocası tarafından hayatına son verildiği gibi. Bunlardan sadece birkaçı ulusal medyada yer alıyor. Diğerleri belki yerel medyalarda ya da 3. Sayfada iki satır haber olabiliyordur. Hepsi bu kadar..
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2018 yılında Türkiye'de 3161 kişi hayatına son verdi. Verilere göre 'hastalıklar, geçim zorluğu ve aile geçimsizliği' intihar nedenleri arasında önemli yer tutuyor.
Türkiye'de 2000'lerin başlarında her yıl 2000'li rakamlarla ifade edilen intihar sonucu ölüm vakaları, 2012 yılından itibaren 3000'li rakamlara çıkmış durumda. İşte asıl mesele de burada başlıyor. Neden arttı bu kadar intihar olayları?
Çünkü artık toplumsal dayanışma ve yardımlaşma bitme noktasına geldi. Bırakın kapı komşusunun halini bilmeyi, kapı komşusunu tanımaz halde artık insanlık. Her bir intihar vakası belki basit bir sorundan kaynaklansa da bu sorunu çözümleyecek sosyal dayanışma maalesef kalmadı. Eskiden hatırlayanlarınız vardı, esnaf birbirine yardım eder çek – senet ödemelerinde fazla parası olanlar eksik kalanlara destek olurdu. Mahallede bir cenaze olsa mahalle halkı günlerce o evden çıkmaz, maddi ve manevi kol kanat gererdi. “İMECE” diye bir kurum vardı. Herkesin birbirinin işini ücretsiz gördüğü. Köy odaları vardı, misafirlerin yoldan geçenlerin konakladığı, yediği içtiği. Aşevleri vardı, zenginlerin doldurduğu, fakirlerin doyurulduğu…
Yok oldu gitti her şey. Her bir intihar cinayettir aslında. Katili de azmettiricisi de bizlerin olduğu bir cinayet. Konuşmuyoruz, selam vermiyoruz, birbirimize gülümsemiyoruz... Ne maddi ne manevi sıkıntılarımızda gidecek kimsemiz kalmadı, kimseyi de kabul etmiyoruz. Bu devran böyle dönüp gidiyor. Kaçımızın evine çat kapı misafir geliyor? Bir yılda kaç gün başkalarının sofrasında yiyor içiyoruz ya da soframızı başkalarıyla paylaşıyoruz?
Yalnızlığa mahkûm hayatlar var artık. Yapayalnız dünyasında ufacık sorunlarını büyüterek içinden çıkamayan insanlar kendi eliyle bizleri katil yapıyorlar maalesef..
Yunus Emre’nin de dediği gibi,
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünyaya kimse kalmaz.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.