Dünyanın en büyük kütüphanesi, İngiltere'de "Britanya Kütüphanesi" adı altında, 400 yıldır yaşamaya devam ediyor.
Her yıl, 1 milyon 700 kişi ziyaret ediyor.
Bünyesine, her sene 3 milyon kitap ekliyor.
Britanya Kütüphanesinde, 170 milyon kitap bulunuyor.
Amerika Kongre Kütüphanesi, Rusya, Japonya ve Çin Kütüphaneleri de, sırasıyla ilk beş büyük kütüphane arasında yer alıyor.
Dünyanın en büyük ülkelerinin, en büyük kütüphaneleri barındırması tesadüf olmasa gerek.
Türkiye'nin en önemli kütüphanelerinden biri, İstanbul/ Taksim'de bulunan Atatürk Kütüphanesi, boğaz manzarası ile muhteşem bir köşe ve 500 bin adet kitap barındırıyor.
Kitapların evleri, kütüphaneler, şimdilerde dijital ortama taşınmak zorunda kaldılar.
Sadece görüntü olarak var olmanın, dayanılmaz hafifliğine sığındılar.
BİLGİNİN SAKLANMASI
Bilginin saklanması, sistematik hale getirilmesi gibi kaygılarla bakılırsa, dijital dünya önemli.
Ancak, kütüphaneler yalnızca kitap bulundurmaz, aynı zamanda "kitap" okumayı da öğretir.
Dijital dünyanın henüz böyle bir marifeti yok.
Sessiz olmayı, kitaplarla temas etmeyi öğrendiğimiz kütüphanelerin yerini, "dijital kütüphaneler" tutamaz.
Dokunmak, koklamak, anlamak, yani beş duyunun en az üçünün aynı anda faal olduğu yerlerdir, kütüphaneler.
Aynı anda onlarca insanla birlikte okumak ise, toplumsal bir eylemi yerine getirmek gibidir.
Dijital dünyada, henüz böyle bir şey mümkün değil.
Dijital dünya, insanı bireyselleştiriyor. Kütüphaneler ise toplumsallaştırmakta.
Kuşadası Belediyesi'nin çocuklara yönelik dijital kütüphane projesini elbette destekliyorum.
Ancak, okullardaki kütüphaneleri desteklemek, kent kütüphanesine katkıda bulunmak, kitap bağışlarını özendirmek daha öncelikli olmalı.
YOKSUL ÇOCUKLARININ EVİ
Kütüphaneler, yalnızca kitapların evi değildir, yoksul çocukları da oralarda soluklanır.
Soğuk kış günlerinde ısınacak yer arayanları, kütüphaneler ısıtır ve gidilecek doğru adres olurlar.
Dijital dünyanın henüz böyle güzel marifetleri, ne yazık ki yok.