Hepimiz zaman zaman bir işe başlayacak veya onu tamamlayacak gücü kendimizde bulamadığımız dönemlerden geçeriz. Bu, insan olmanın, yani yeterliliklerimizin bir sınırı olmasının doğal bir sonucudur. Peki ya siz farklı sebeplerle bir işin başına oturmayı ya da yeni bir şeye başlamayı çok da fazla düşünmeden ileriki bir zamana atarken veya yapılması gereken/planlanan bir iş yerine başka bir aktivite yaparken yakalar mısınız kendinizi? Bazılarımızda daha seyrek, bazılarımızda ise daha sık yaşanan bir davranıştır erteleme. Ertelemeyi şimdiki zamanda yapılması ideal olan iş veya eylemleri sonraya bırakma veya geciktirme olarak tanımlayabiliriz. Erteleme davranışı nasıl baş edebileceğimizi bilemediğimizde bizler için ciddi bir stres ve kaygı sebebi olabileceği gibi, sık yaşandığında ise şevkimizi kıran ve şevkimiz kırık olduğu için de daha çok ertelediğimiz bir kısır döngüye dönüşebilir. Ertelemenin farklı nedenleri vardır. Bunlar tek başına var olabileceği gibi birkaç tanesi birlikte de olabilir. Ertelemenin en önemli nedenlerinden biri mükemmeliyetçiliktir. Mükemmeliyetçiler kalite ve verimlilik odaklı kişiler olduğu için ortaya çıkacak sonuçla aşırı ilgilenirler. Ayrıntılara takılıp, bu ayrıntılar olmadıkça harekete geçmek istemezler. Bir yandan bu ayrıntılarla uğraşıp adım atmıyorken diğer yandan adım atmak zorunda hissediş arasına sıkışırlar.
İÇSEL ÇATIŞMALARIMIZ
Bir işte başarısız olacağımız veya yeterince başarılı olamayacağımız endişesini taşıdığımızda daha sıklıkla erteleme davranışında bulunduğumuzu fark edebiliriz. Örneğin, mükemmeliyetçi bir yapımız varsa hep daha iyiye ulaşma çabasıyla işimizi veya sorumluluklarımızı erteleyebiliriz. Öte yandan bir işte başarılı olamayacağımızı düşünüyor veya başarısızlıktan korkuyorsak, o işe her şeye rağmen girişmek yerine ertelemeyi ve hiç denememeyi tercih ediyor olabiliriz. Buna ek olarak, kaygılı bir yapıdaysak “ya şöyle olursa, ya böyle yaparsam” gibi düşüncelerle kaygı oranımızı artırabilir ve daha fazla erteleme davranışı gösterebiliriz. Eğer mümkünse içsel çatışmalarımıza kulak vermek ve tekrar eden temalar olup olmadığını anlamak erteleme davranışımızın nedenlerini fark etmemize yardımcı olabilir.
YETİŞTİRİLME BİÇİMİMİZ
Kimimiz erteleme davranışını erken yaşlarda dolaylı yollardan ailemizde öğreniyoruz. Erteleme davranışı üzerinde uzman olan Dr. Joseph Ferrari, ertelemenin otoriter (sert ve kontrolcü) ebeveynlerce yetiştirilen çocuklarda kendilerini düzene sokma becerisinin yeterince gelişememesinden kaynaklanan tepkilerden biri olduğunu belirtiyor. Kendi geçmişimizi değiştiremesek de anne-baba olarak ebeveynlik tutumumuza dikkat ederek ve gerekiyorsa bu konuda kendimizi geliştirerek olası durumların çocuklarımızca yaşanmasına engel olabiliriz.
KİŞİLİK ÖZELLİKLERİMİZ
Sosyal bilimciler, zaman perspektifinin (geçmiş yönelimli, şimdiki zaman yönelimli veya gelecek yönelimli olmak) erteleme davranışına yol açan kişilik özelliklerinden biri olabileceğini düşünmekte. İş yerinde erteleme davranışı üzerinde yapılan bir araştırmada olumsuz-geçmiş yönelimli (geçmişe bakış açısı kötümser, olumsuz ve mutsuz olan) ve şimdiki-zaman kaderci yönelimli (geleceğin ve kaderin önceden belirlendiğini ve değiştirilemeyeceğini düşüncesiyle şu ana odaklanan) insanların olumlu-geçmiş yönelimli (geçmişi çok parlak ve mutlu gören, olumlu hatırlayan) ve gelecek yönelimli (aktif olarak gelecekteki hedeflerine odaklanan) insanlara oranla daha çok erteleme davranışında bulunduğu tespit edilmiş. Geçmiş deneyimlerimizin ve gelecek beklentilerimizin davranışlarımız üzerindeki etkilerini düşününce erteleme davranışımızın nedenleriyle ilgili farkındalığımız artabilir.