Son yıllarda giderek önemi artan sağlıklı ürün tüketimi ile birlikte bu yönde ciddi bir pazar da oluşmuş durumda. Özellikle kendi ürünlerini üreterek satan insanların çoğu bilerek ya da bilmeyerek ürünlerinin “organik” olduğunu belirterek haksız bir kazanç yoluna gidiyorlar. Oysa bir ürünün organik olabilmesi için her şeyden önce organik ürünlerin ambalajlarında, tarım ve orman bakanlığının logosu ve yanında belgelendirme ve sertifikasyon kuruluşlarının logosu bulunması ve organik ürünün ambalajında inceleme ve sertifika firması tarafından incelenip belgelendirmenin yapıldığına dair belge numarası belirtilmesi gerekmektedir.
Peki nasıl alınır bu sertifika?
Organik ürün sertifikaları, ürünlerin üretildiği arazinin toprak incelemelerinden başlayarak hasat, işleme, ambalajlama ve depolama halkalarındaki her safhasında gereken koşullara uyulduğunu belgelemektedir. Organik ürünler tarım dışında ise doğal ve ekolojik dengeye aykırı kimyasalların kullanılmadığını belgeler. Belgelendirme ağının 3 basamağı bulunmaktadır. Bunlar, üreticiler, satıcılar ve tarafsız inceleme gerçekleştiren sertifikasyon kuruluşlarıdır. Sertifikasyon; organik tarım standartlarının belirlediği kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, ürünün ve girdinin mevzuata uygunluğunun değerlendirilerek belgelendirilmesidir. Bir ürünün organik olarak değerlendirilebilmesi ve etiketlenebilmesi için; ulusal ve uluslararası otoriteler tarafından belirlenen organik tarım için uyulması gereken kuralları içeren yönetmeliklere uygun olmalıdır.
Buradan sonuçla köylü Ahmet Amca’nın ya da Ayşe Teyze’nin yetiştirdiği ürünlere “organik ürün” diyemeyeceğimiz gibi, aslında bu tür ürünleri tüketerek bir bakıma kontrolsüz tarımın zararlarına da maruz kalıyoruz. Nasıl mı oluyor? Şöyle ki, gereğinden fazla atılan hayvan gübreleri aslında ürünü sağlık açısından tehlikeli bir duruma getiriyor. Bilinçsiz kullanılan gübrelerin oluşturduğu kimyasal kalıntılar çoğu zaman yıkamakla ürünü terk etmiyor. Kaliteli bir sulama suyu ile sulanmamış tarlalar deyim yerindeyse zehir olup yediklerimizden, içtiklerimizden vücudumuza giriyor.
Bir de köylü kıyafetleri ile gayri sıhhi ortamlarda kendi yaptığı ürünleri sosyal medya ya da internet aracılığı ile satmaya çalışanlar var ki sormayın. Gıdalar toz toprak içerisinde hazırlanıyor. Gıda üretiminde kullanılmaması gereken metal eşyalarla sürekli temas halinde. Açık alanda her türlü tehlikeye (toz, toprak, böcek ve sinek larvası vb.) maruz kalıyor. Hazırlayan insanların kılık ve kıyafetleri son derece sağlıksız. Bir de bunları “organik” olarak satmaya çalışan köylü teyze ya da köylü kız görünümlü uyanık insanlar var tabii.
Bunun yanında ufak da olsa kendi temiz atölyesini kurmuş girişimcileri tenzih etmemiz, teşvik etmemiz ve destek olmamız gerekmektedir. Sonuçta büyük şehirlerde yaşayan insanlar köy hayatına ve köy ürünlerine giderek daha çok ilgi duyuyorlar. Yetkililerin kendi atölyesinde tertemiz ürünler üreterek bu büyük pazarda “dürüst” girişimciler olarak var olmaya çalışanlara karşı, köylü uyanıklığı yapan merdiven altı işletmeleri denetleyerek gerekli yaptırımları uygulaması şarttır. Haksız rekabete sebep olan ve bu vesile ile haksız kazanç elde eden kurnazların insanların sağlıkları ile oynamasına müsaade edilmemelidir. Organik ürün satışı yaptığını iddia eden bu kişilerin üretim ortamları denetlendiğinde bırakın ürünün organik olmasını, sağlıksız olması sebebi ile imha edilmesinin şart olduğu görülecektir.
Organik ürün sevdalısı okurlarım, eğer bir ürünü “organik” diye alıyorsanız mutlaka sertifikasını sorunuz. Toza toprağa bürünmüş, gıda yönetmeliğine uymayan tencerelerde, kazanlarda pişirilmiş, küflü ve paslı ya da yıkanması, temizlenmesi imkânsız ahşap yüzeylerde kurutulmuş ürünleri almayınız. Sosyal medya hesaplarını takip ettiğiniz kişilerin üretimi esnasında sağlıksız şartları tespit ettiğinizde o kişileri uyarınız. Gıda bu, şakaya gelmez. Organik aldatmacasına kanmayınız!