Ne güzel demiş şair; “Bayram nedir ki dedim kendi kendime / Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye” diye…
Şaire göre bayram bir ömür ama aslında daha düne kadar bir ömre bedel ne güzel bayramlar biriktirmiştik, çocukluğumuzun o masum ve içten, neşe dolu anı havuzunda…
Evet, yarın 1 aylık sabrın ardından Ramazan Bayramı’nı kutlayacağız. Çocukluğumuza gittiğimizde neler gelmiyor ki aklımıza, geceden hazırlanan yepyeni kıyafetlerin baş köşeyi süslediği odalarımızı gözlerinizin önüne getirin bir… Sabah bir türlü olmayan gecenin ardından gün ağarır ağarmaz çehremizi kuşatan bayram sevincini.. Ceplerimize hınca hınç dolan şekerleri, kapı kapı dolaşıp hiç tanımadıklarımızın, elini öpüp bayramını kutladığımızda şefkatle tebessüm eden, saçımızı okşayan ve avucumuza bayram harçlığı tutuşturan güleç yüzleri…
Oysa bir ömre bedel o bayramlar artık geride mi kaldı ne? Hatırlayın en son mahallenin çocuklarından oluşan koro halinde bayramınız ne zaman kutlandı? Günümüz çocuklarının bizim yaşadığımız bayramları yaşamalarına engel olan nedir? Bayrama anlam ve renk katan çocuklar değil midir oysa? Çocuklar bayramı doya doya yaşayamadıktan sonra neye yarar klasik akraba ziyaretleri ve küskünlerin barıştığı bayramın önemine atıf dolu kutlama ilanları…
Sahi bu bayram kapınızı kaç çocuk çalacak? Çocuklar olmadan bir tadı olmayan yavan bayramların tadına o kadar alışmış ki artık kimilerimiz, belki de bu geleneğimize karşı da yabancılaşmış mıdır bilemem ama eğer bir çocuk kapınızı çalarsa muhakkak az da olsa harçlık ve şeker ikram etmeyi unutmayın. Bayramın sevinç kaynağı olan çocukların gönüllerini alarak, neşelerine neşe katmak çok da zor olmasa gerek…
Bu duygu ve düşüncelerle Irak’ın kuzeyindeki Pençe Harekatı’nda, terör örgütü PKK’ya göz açtırmadan kararlı mücadelesini sürdüren kahraman Mehmetçiklerimize başarılar diliyoruz. Vatanın ve milletin bekası için canlarını ortaya koyan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de Ramazan Bayramını kutluyor ve Aziz milletimize sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar diliyoruz.
-CEPHEDE BİR BAYRAM NAMAZI-
Çanakkale Harbi’nin devam ettiği günlerde, bir Ramazan Bayramı arefesiydi. Cephe kumandanı Vehip Paşa, 9’uncu Tümen’in genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde istemeye istemeye şunları söyledi:— Hâfız, yarın Ramazan Bayramı! Asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor. Ne dediysem, vaz geçiremedim. Ancak böyle bir şey, pek tehlikeli; yani senin anlayacağın, düşmanın arayıp da bulamayacağı toplu bir imhâ fırsatı olur. Münâsip bir dille bunu erâta sen anlatıver!..İmam Efendi, Paşa’nın yanından henüz ayrılmıştı ki, karşısına nûr yüzlü bir zât çıktı ve:— Evlâdım! Sakın ola askerlere bir şey söyleme! Gün ola hayır ola; Allah Teâlâ, nasıl dilerse öyle olur... dedi. Ertesi sabah, herkesi hayrette bırakan İlâhî bir tecellî yaşandı. Gökten hevenk hevenk bulutlar indi ve gönlü Mevlâ’ya kulluk aşkıyla dolup taşan mü’min askerlerin üzerini kapladı. Onları dürbünle gözetleyen düşman kuvvetleri, artık bembeyaz bulutlardan başka bir şey göremez oldu. O sabah bambaşka bir mânevî heyecan içinde kılınan bayram namazında alınan gür tekbirler, dalga dalga etrafa yayılıyor, semâya yükseliyordu. Nûr yüzlü ihtiyar zât, Fetih sûresinden bir kısım âyetleri tilâvet ederken, Müslüman-Türk askerlerinin gönüllerinden taşan kelime-i tevhid sesleri, birer îman sayhası hâlinde düşman saflarından bile duyulmaktaydı. İşte, tam da bu esnada İngiliz kuvvetleri arasında büyük bir kargaşa başgösterdi. Zira muhtelif İngiliz müstemlekelerinden kandırılarak toplanıp getirilmiş bulunan bir kısım Müslüman askerler, yine kendileri gibi Müslüman bir milletle savaştıklarını, işittikleri tekbir, tehlil ve tevhid seslerinden anlamışlar ve bunun üzerine isyan etmişlerdi. Ne yapacağını şaşıran İngilizler, onların bir kısmını kurşuna dizmiş, diğerlerini de alelacele cephe gerisine çekmek zorunda kalmışlardı.