İnsan hayata geldiği ilk andan itibaren yaşantısını şekillendirmeye başlar. Yaşantı insanın çevresindekilere yüklediği anlamdır. Bu anlamlandırma insanların çevresindekileri duyu organlarıyla algılamaları sonucu oluşur. Algı ise soyumuzdan gelen genetik bileşenlerin bizde oluşturduğu bir birikimdir. Çevremizdekileri nasıl algılarsak yaşantımızı ona göre yaşam haline getiririz fakat eğer bizler yaşantımızı kendi özümüz ile değil de başka faktörlerin etkisi ile algılamaya kalkışırsak özümüzü kaybetmeye başlarız. İçinde bulunduğumuz çağa bilgi çağı deniyor ama tarihe baktığımızda insanlık tarihinin bilgiden en yoksun bırakıldığı çağı yaşıyoruz gibi bu yüzden insanların çoğu çevresindeki uyaranları algılama sürecini taklit ederek gerçekleştiriyor. Bu taklidi ortaya çıkaran faktörlerden en etkilisi de çoğunluğun bir şeyi nasıl algıladığıdır. Gelin şöyle bodoslama bir bakalım. Akşam evde oturulduğu vakit televizyon denen aletin karşısına geçtiğinde tüm aile ve orada onlara izletilen şeyleri algılayarak taklit etmeye ve bu çerçevede hayatlarını şekillendirmeye yöneldiler. Yani taklit ederek, düşünmeden, sorgulamadan yaşamaya başladılar. Onlara ne verildiyse doğar doğmaz yaptılar ve bu şekilde ömürlerini geçirmeye alıştılar. Televizyonda yaratılan sahte hayatlardakileri hayal ederek geleceğe dönük yaşamaya başladılar. Tüm ömürlerini o dizideki arabayı ya da evi alabilmek için veya onlar gibi olmak için harcadılar. Herkes bir noktadan çıkan trendler yüzünden birbirine özenerek ve köhneleştirilerek yaşamaya koyuldu. Peki sonra ne oldu? Kimi ulaşarak kimi de ulaşamadan öldü. Herkes sonunda ölüyorsa düşünerek ya da düşünmeyerek, sorgulamayarak ölmenin ne önemi var? Bence önemli olan algıyı değiştirebilmektir. Bu hayata geldiyseniz ve bu hayatı yaşıyorsanız bence iki seçenek vardır. Birincisi kendi özünüzü yaşatıp onunla bu hayatı deneyimlemek diğeri ise başkalarının sizin nasıl yaşayacağınızı belirlediğine göz yumarak onların istediği gibi yaşamak ve en kötüsü de bunu fark edememek ki ben ikincisine yaşamak demiyorum. Tercih sizin.