Birini dinlemekle anlamak aynı şeyler olsun isterdim. Bazıları sadece konuşuyor, bazıları sadece eleştiriyor, bazıları sadece susuyor, bazıları sadece bakıyor ve görmezden geliyor, bazıları sadece karalıyor, bazıları engel oluyor, peki ya sonra?
Sonrası 16 yaşındaki genç kız kendini binanın tepesinden atmaya kalkıyor, ailesi ile konuşamadığı için ya da konuşup anlaşılmadığını düşündüğü için. İnsanlar kendi hayatlarını ölümle sonlandırıyor. Derdini eşine anlatmaya çalışan kadın, çok konuşma diye dayak yiyor şiddet görüyor. Sadece ilgi görmek için sizinle konuşmak isteyen çocuğunuzu, tahammül edemeyip susturuyorsunuz. Şiddetin, can kıymaların doğru düzgün konuşulan ülkelerde daha az olduğu yapılan araştırmalar sonucu kanıtlanmıştır. Bu nedenle konuşmalıdır ama düzgün ve doğru sözcüklerle. Konuşulanı dinlemeli ama gerçekten anlamak için dinlemeli. Herkes konuşuyor devletin en tepedekilerinden tutun da en tabanındakilerine kadar her kes konuşuyor. İcraata gelince herkes susuyor. Nerde konuşup nerde bir şeyler yapmaya başlayacağız ve bu sorunlar ne zaman bitecek merak içerisindeyim.
Kimseye söylediklerinden dolayı ya da anlatmaya çalıştıklarından ambargo koyamayız. Herkesin hür iradesi ile konuşmaya ve sorunlarını anlatmaya hakkı vardır. Fakat bu özgürlük kimseye hakaret hakkını da doğurmaz. Gel görelim ki bazı kesim kalem kâğıdı eline alıp laflarını tartmadan ölçüsüzce konuşup kendini etiketleme yapmaktan kendilerini alamıyor. Ön yargılı kişiler olduğu sürece ağzı olanın konuştuğu bir yeryüzünde yaşamaya mahkum kalacağız.
Diğer taraftan da susturuluyoruz sanki. Konuşmamız, söylememiz, yazmamız birilerine kırıyor hoşuna gitmiyor kimi zaman. Bazen şahıs olarak, bazen kurum olarak, bazen de hayat koşullarını göz önüne alarak susturuluyoruz. Tedirgin oluyoruz başımıza gelmesi olası tehlikelerden kaçıyoruz. Sonuç ise doğrulardan kaçınca da, kendimizi yanlışın içinde buluyoruz. Doğru söyleyen dokuz köyden kovuyorlar anlayacağınız.