Seçim süreci başladı.
Adaylar ve partiler kendilerini ve projelerini seçmene ulaştırma telaşında.

Pazar yeri, esnaf, oda, dernek, vakıf, kulüp ziyaretleri, ikili görüşmeler, vatandaşla el sıkışmak, göz göze gelmek, önemli görülen kanaat önderlerinin ziyaretleri ve seçimlerin olmazsa olmazı, şehrin değişik yerlerine asılan posterler, sokak sokak yahut ilçe ilçe dolaşan giydirilmiş arabalar…
Bunlar alışık olduğumuz faaliyet ve görüntüler…
Vatandaşların dilinde ise, “Nereden geliyor bu değirmenin suyu?”
“Siyasetin finansmanını kim sağlıyor?
Karşılığında ne alacaklar..???”
Bizce, Çerçioğlu parti logosuz posterleriyle Belediyenin bütçesinden örtülü (!) seçim çalışması yürütüyor gibi...
Sanırım finansman kaynağı belediye bütçesi.
Aktörü başkan Çerçioğlu.

Çalışmanın mimarları, seçim kampanyasını yürüten reklamcılar..
Çerçioğlu, reklamcılarının yaptığı tanıtım çalışmalarının ne söylediğinin veya nasıl anlaşıldığının bilmem farkında mı?
Bizim anladığımız şudur;
Çerçioğlu, kendini pazarlayan reklamcıları için elverişli bir “vitrin malzemesi” dönüşmüş durumda.
Kendisi, bu durumdan oldukça memnun görünüyor olmalı ki, bu iş için bir hayli bütçe ayırmış...
Bütün bunları sadece seçim kazanmak için yaptığını düşünmüyorum.
O, vazgeçilmez ve İktidarda kalmasının “Zorunluluk” olduğuna inandırılmış vaziyette...
Bu duygu onu, her yerde görünür olma hakkının olduğunu düşündürüyor.
Bunun içindir, boş bulduğu her yere posterlerinin asılması…

Yapılan tanıtım çalışmasından, reklamcılar maddi, Çerçioğlu’nun manevi tatmini söz konusu.
Efeler ve Aydının diğer ilçelerinde boş duvarlara asılan posterler, posterlerin görünür kılınması için kesilen ağaçlar…
Bütün bunlar neye işaret ediyor?
Efeler merkezinde dolaşırken, televizyon ekranlarından hatırladığım Saddam Hüseyin ve Humeyni posterleriyle donatılmış Irak-İran sokakları gözümde canlandı.
İktidarın verdiği gücü insanlara gösterme, psikolojik üstünlük ve baskıyı pekiştirme arzusu...
Yapılan herşeyin, Çerçioğlu’nun ele geçirdiği iktidar gücünü sürdürmeye yönelik olduğunu düşündürüyor...
Bu hatırlayışla şunu düşündüm;
Çerçioğlu’nu “Vitrine koyan” reklamcıları, Aydın meydanlarına ve ana caddelerde asılan posterlerle bir aday tanıtımdan çok, “Buraların sahibi O!!” mesajını veriyorlar…

Çünkü; ortada yapılmış icraatlar ve ilimize kazandırılacak proje görselleri yok.
Sadece Çerçioğlu görselleri var...
Zaten, Çerçioğlu’nun yaptığı projeleri saysak iki elin parmaklarını geçmez.
Posterlerin her karesinde, sadece Özlem Çerçioğlu ve değişik zamanlarda kadınlar veya gençlerle çektirdiği fotoğraflar var.
Anlayacağınız, Çerçioğlu’nun egosu hayli şişirilmiş vaziyette...
Siyasette, bireyin özgürleşmesi ve özgür bireylerin oluşturduğu örgütlü mücadeleyi önemsediğini ve öncelediğini söyleyen ve rakip sağ partileri “Biat kültürünün” kurumu sayan, “vatandaşlığı” kutsayıp, rakiplerini “Teba olmakla” suçlayan CHP’liler, derin demokrasi krizi yaşıyorlar...

Demokrasi diyen, örgüt diyen CHP’lilerle Çerçioğlu’nun yaptıklarının bağdaştırılması en azından teorik olarak asla mümkün değildir ve CHP’nin siyasal söylemiyle taban tabana zıttır.
Çerçioğlu’nun yaşadığı güç zehirlenmesi, bunun görünür olması için her türlü masraftan kaçınmayanların iktidar tutkusu ve bazılarının iktidardan geçinme arzusu yapılanları meşrulaştırır mı?
Bize göre kesinlikle meşrulaştırmaz.
Mevcut durumdan geçimini sağlayan ve statü elde eden tipler için, CHP’liler ilkelerden vazgeçebilir mi?
Bazı CHP’lilerin güçten yana yaptıkları tercih, birgün mutlaka vicdanlarını rahatsız edecektir.
Yaptıkları tercih, onların yakasını bırakmayacaktır.
Yeri ve zamanı geldiğinde yaptıklarıyla durdukları yer, birileri tarafından kendilerine kesinlikle hatırlatılacaktır.
Hatırlatanlar; kimi zaman en yakın mücadele arkadaşları, kimi zaman rakipleri, kimi zamanda en yakınında bulunan eşi veya çocukları olacaktır.

İnsanlık için muteber olan her zaman erdem ve onurdur ve o onuru korumaktır.
İnsan zaaflarıyla yüzleştiği kadar insandır.
Kazanmak uğruna veya sahip olduğu gücü ve imkanı korumak için herşeyi meşru saymak, yaptığı yanlışlara mazeret olarak rakiplerini öne sürmek, rakibini öğretmen seçmektir.
Kişinin veya grupların, rakipleri veya düşmanlarını kendisine öğretmen seçmesi, kendi doğrularını rakip veya düşmanın doğrularıyla değiştirmesidir.
Bunun seçim kazanmakla telafisi mümkün olmaz.
Vazgeçtikleri değerler yerine, seçim kazanmak isteyenler buyrun meydan sizin!
Şişirilmiş egoların tatminine destek olun!
Kendinize yeni “Sahipler” edinin!