Postmodern toplumda alışkanlık haline gelen doğum günü kutlamalarına dönük esasında hiç içime sinmeyen bir dizi ritüeller dışında benim için anlamlı olan; Varoluş nedenimizi sorgulamak, hayatı daha da değerli kılma adına geride bıraktığımız mesafeye derinliğine bakmaktır.

İşte bu bakışın bir sonucu olarak, 25. Doğum günümde yazdığım bir şiiri 33. yaşıma girerken tekrardan hatırlayıp bu köşe yazıma da iliştirmek istedim; Belki yıllar sonra da olsa bazı unuttuklarımızı yeniden hatırlamamıza vesile olması dileğiyle…

leyleklerin ağzını tutun
ve unutun çaydan tutuluşunuzu…

sade anımsayın
bir zerre iken
sıfır noktasından yutuluşunuzu
daha kalabalık bir dünya için!..
bir çekirdek aileye

ve biz doğarız
bu işin ayıbı yok
kıçımızda sille tokat bir yankıdır
ilk ses verişimiz
evet öyle

ve ciyaklayan bir nur topudur benliğimiz
bizden habersiz
bu iş böyle

ve biz doğarız ağır ağır
iki gözleri kör
kulakları sağır
ve dudakları lal
bir cenin sureti ile

değil mi ki
amaçsız bir gözyaşı olup yağarız
her enüretik sancıda
o demler

sonrasında
üzerimizde kefen gibi bir kundak
dudaklarımızda anne sütünden bal

oysa hangimiz altımıza sıçmadık
beşiğimizde kıvrılıp uzanırken ikbal

ve biz doğarız
dna'larımızın dizgisinde sarmal bir kader
ölüme mıhlı

ve minik omuzlarımızda sayısız vebal...

m.t. (29.01.2014)

Not: Görsel, ünlü sürrealist ressam Salvador Dali’nin ‘Yeni İnsanın Doğuşunu İzleyen Jeopolitik Çocuk’ adlı eseridir.

DİĞER YAZILARI

dogum-gunume-serh-261027-831d7b42b821d95569c0d75b3f66da12.jpeg