3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü. Evet bugün aslında farkındalık günü. Onları fark etmenin günü, onları anlamanın, empati kurmanın, yaşamlarının ne kadar zor şartlarda geçirdiklerinin ve bizlerin de onların yaşamlarına nasıl kolaylıklar yapabilirizi fark etmenin günü. Engeline rağmen hayata tutunmaya çalışan mıdır engelli olan yoksa sağlıklı bir hayatı olup da hayat ona koca bir engelmiş gibi yan gelip yatan mı? Gözleri görmeyen midir engelli, yoksa gözü görüp görmeyi bilmeyen kalbinde sevgi taşımayan mı? Yapılan araştırmalarda Türkiye’de bir çok engelli sayısı yazıyor. Bence engelsiz engellilerin sayısı çok daha fazla. Yine internette bir mektup çıktı karşıma küçük bir çocuğun mektubu bu. Bizi bir parça silkeler ve nelere göğüs gerdiklerini hep beraber görelim istedim. İşte size küçük engelli çocuğun mektubu.
“Ben engelli bir çocuğum. Fırsat tanırsanız eğer, ben sizin öğret­meniniz olurum, hayatta nelerin önemli olduğunu öğretebilirim size. Kullanırken önemini fark etmediğiniz, kaybedildiğinde dünya meta-sına asla değişmeyeceğiniz uzuvlarınızın ne kadar değerli olduğunun canlı örneği olduğumu görmenizi sağlarım. Engelliliğin benim imtihanım olduğunu; ama benim hayatımı kolaylaştırmak için sizin de imtihan edildiğinizin bilincini sunarım size.
Eşit fırsat tanırsanız eğer, ben de okuyabilir, istihdam edilmem durumunda üreterek ekonomiye katkıda bulunabilirim. Size kayıtsız şartsız sevgi veririm ve bunu size de öğretebilirim. Ben size güvenimi ve bağımlılığımı veririm.
Yaşamın ne kadar eşsiz değerde olduğunu ve sizin sahip olup da kıymetini bilmediğiniz ne çok şeyle zengin olduğunuzu, iyilik etme­nin erdemliliğini öğretirim. Hz. Peygamberin sevgiyle ilmek ilmek örülmüş, engellilerle olan yaşamını hatırlatır, vermeyi ve çok daha önemlisi, umut ve inancı öğretirim.
Ben engelliyim, bazen yürüyemeyen bir çocuk olarak çıkarım karşınıza. Yani dünya yanımdan geçip gidiyor; ama ben hareketsiz duruyorum. Siz gözlerimden okuduklarınızla, başka çocuklar gibi oturduğum yerden kalkıp koşmayı, oynamayı istediğimi biliyorsunuz.
Size verilmiş şeyleri ne çok hafife alıyorsunuz. Raftaki oyuncaklara uzanmak istiyorum; ama uzanamıyorum. Birisinin yardımı olmadan almam da imkansız. Tuvalete gitmem lazım olduğunda bana uygun bir tuvalete ihtiyaç duyarım. Bunun olması da yetmez, yine sizin yardımınıza başvururum. Yemek yerken elimi kullanamam, sakarlık eder çatalımı düşürürüm, ağzımdan salyalar akarken etrafıma veririm, gözyaşlarımı bile silemem, yardımınıza ihtiyaç duyarım.
Bunun gibi daha birçok sayılabilir şeyler için yardımınıza muhtacım. Benim size yapabileceğim en büyük iyilik; omurunuzun, bacaklarınızın sağlam oluşundan, kendi becerilerinizle yaşayabilişinizden dolayı ne şanslı olduğunuzu görmenizi sağlamak. Bazen insanlar beni görmeyip geçiyorlar, ben ise onları her zaman fark ediyorum. Kıskançlık değil benimkisi, „özenmek“, ayağa kalkmaya, bir ayağı öbürünün önüne koymaya, bağımsız olmaya. Yürüyebilmenin, yiyebilmenin, okuyabilmenin hikmetini görüp şükretmenizi hatırlatırken, size uyanmanız gerektiğini gösteriyorum”

ALLAH BEYİN ENGELLİ OLANLARDAN BİZİ KORUSUN

Bu anlamlı günü kutlayan bugüne dair bir çok etkinlik yapan herkesin niyeti şüphesiz iyi. Sadece apartman girişlerine rampa yapılması ,yollarda sarı yürüyüş yerlerin yapılması herşeyi hallediyor mu ? Binaların her aşamasının engele uygun olması gerekmiyor mu ? Engelli vatandaşın içinde olmadığı hiçbir projeyi belediye başkanları onaylamaması bu kadar zor bir şey mi? Ey vicdan sahibi yöneticiler, Ey Allah’tan korkan belediye başkanları, devlet büyükleri hiç sordunuz mu, engelliler için bu projelerde neler var? o kadar projeleri bangır bangır bağırırken hangi projede bunlar var tabi ki sizin için yaşamınıza engel yok. Ancak engelli bir çocuğunuz olduğunuzda yada bir engel sahibi olduğunuz da mı bunları anlayacaksınız. Sadece engelli haftası kutlamak yada özel günlerde onları ziyaret etmekle bitmiyor işte. Her şeyinizin göstermelik olduğuna inananlardanım Allah beyin engelli olanlardan bizi korusun.