22 Haziran 2023 Perşembe günü saat 14.00'te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, toplantı sonrası Haziran ayı faiz kararını açıklayacak.
Beklentiler tabi ki artış yönünde. Politika faizinin birkaç toplantı sonrasında %20-30 civarlarına yaklaşması bekleniyor. Peki durum böyle olursa ne olur? Gelin anlatayım:
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ihracat geliri ithalat giderinden fazla değil ise dış ticaret açığı oluşur. Dolayısıyla oluşan birkaç iktisadi sebep sonucun ardından ise para değeri düşer ve döviz kurları artar. Türkiye potansiyel açısından oldukça güçlü ve üreten bir ülke fakat hala gelişmekte olan bir ülkedir. İthalat açığının ana sebebi ise dışarıdan alınan akaryakıttır. Fakat sonuç olarak maalesef (en azından şimdilik) hala dış ticaret açığı veren bir ülkedir.
Döviz kuru arttığında ise, bindiğiniz arabanın (ithal) maliyeti, giyindiğiniz kumaşın maliyeti, oturduğunuz evde kullanılan demir-beton maliyeti, evinizde kullandığınız elektriğin maliyeti, benzin maliyeti ve hatta evinizin önündeki markete, benzinle çalışan kamyonlar ile taşınan peynir, zeytin, un vb. birçok ürünün maliyeti, dolayısıyla da fiyatı artmaktadır. Fiyatların aşırı yükselmemesi için, Merkez Bankası kasasında biriken dövizler bazen piyasaya sürülür ve döviz sabit tutulur. Fakat bu kısa vadeli bir yaklaşım olduğu için daha kalıcı bir yaklaşım olan faiz artışı gerçekleşir. Böylece piyasadaki Türk Lirası arzı düşer, ülkeye (faizi duyar duymaz gelen dövizlerin akışı artar) ve Türk Lirasının değeri de artış gösterir.
Döviz düşerse ne olur? Yukarıda bahsedilen tüm ürün hizmetlerin maliyetlerinde düşüş gerçekleşir. Tabi bunların bir kısmı fiyatlara yansır bir kısmı yansımaz. Fakat en nihayetinde, enflasyon azalır ve halk derin bir nefes alır.
BU ZAMANA KADAR FAİZ NEDEN YÜKSELTİLMEDİ?
1.
Pandemi ile oluşan enflasyon global bir enflasyondu. Sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da gerçekleşti. Örneğin 10 bin Euro’luk bir araca eklenen %20 enflasyon oranı ve 2000 Euro’luk zam Türkiye’de kur farklından ötürü yaklaşık 15 katı olarak hissedildi. Kaldı ki üretimin durmasından ötürü ülkemizde de globalden bağımsız bir enflasyon söz konusu idi.
2. Pandemi ile oluşan global durgunluk ihracat oranımızı da azalttı. Bu ülkenin ana ihracat kalemlerinden birisi sanayi diğeri ise turizmdir. İkisi de ana döviz geliridir. Global rekabette fiyatlarımızın diğer ülkelere göre daha cazip gözükmesi için ve geçmiş senelerde oluşan ihracat kaybımızı kapatabilmemiz açısından dövizin yükselmesine izin vermek belki de gerekli bir karardı. Bu sebepledir ki pandemide büyümesi yavaşlamayan nadir ülkelerden birisi de Türkiye idi.

BİZ ÇİN GİBİ Mİ OLACAĞIZ? (Düşük bireysel gelir, yüksek ihracat)

HAYIR! Döviz fiyatlarının yüksek olması ve işçiliğin en ucuz ülke olmasından ötürü Çin tabi ki yıllarca yüksek ihracat gerçekleştirerek, ekonomik anlamda süper güçlerden birisi olmuştur (Tabi ülke olarak süper, halk olarak değil). Fakat Çin geçmişten gelen komünist bir yönetim yaklaşımının eseridir. Orta gelir sınıfı, sosyetesi ya da demokrasisi, gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki kadar yüksek seviyede değildir. Türk Milleti ise kültür olarak çok çalışkandır fakat ucuza çalışmak gibi bir alışkanlığı yoktur.
Ünlü Hintli işadamı Adi Godrej’in bir sözü vardır:
“İyi bir para politikası tarihsel rakamları değil, enflasyonist beklentileri takip eder.” Dolayısı ile faiz artışı gerçekleşir ise siyasi polemiklere girmek yerine azalan enflasyonun tadını çıkarmalıyız.