Bugünkü yazıma çok net bir soruyla başlayacağım:
Önemli bir kişiyle tanışacaksınız. Bir iş adamı olabilir, herhangi bir bağlantı olabilir, müşteriniz olabilir ya da bir düğününe bile gidecek olabilirsiniz. Kısaca sizi hiç tanımayan kişilerin sizin hakkınızda fikir edineceği bir görsel temastan bahsediyorum. Bu görüşmeye takım elbise altına sandalet giyerek gider misiniz? Ya da bir elbise altında parmak arası terlikle gider misiniz? Ya da tam tersi, siyah rugan bir ayakkabı ve şık bir pantolon üstüne beyaz atlet giyerek bir düğüne ya da bir müşteri görüşmesine gider misiniz? Tabi ki hayır. NEDEN? Çünkü insanların sizin hakkınızda edineceği her fikir o ilk görüşteki donanımınıza bağlı. Bir eksik, bir farklılık ya da uyumsuzluk sizin hakkınızda olumsuz düşüncelere yol açacaktır. Bu konuda hemfikir isek yazının devamına geçebiliriz…
Aydın ili içerisinde X ürününü satan bir firma olduğunuzu varsayın. Ben ise X ürününe talip olan bir Japon müşteriyim. İlk olarak kafamda binlerce soru var; maliyeti, satın alması, ürünün kalitesi, lojistik problemleri vb. Dolayısıyla da SİZİN FİRMANIZA GÜVENMEM ŞART. X ürününü internete yazdığımda size ulaşmam için dijital iz bırakmanız lazım. Diyelim ki bıraktınız ve ulaştım fakat sosyal medyada hiçbir bilgi yok, web siteniz 2000’li yıllardan kalma, logo stratejik kodlar yerine patron isimlerinden oluşan 90’lar tekstilci logosu gibi, iletişim desen sadece e mail var (görüntülü bir muhatabım yok) vs. Peki ben Japon müşteri olarak sizle mi iş yaparım yoksa dijital imajıyla bana güven veren bir firmayla mı? Kısacası siz bir iş görüşmesine şort terlikle gelen adama mı güvenirsiniz pantolon gömlek giyen adama mı?
“Ya ama bizim malımız kaliteli Cahit Bey”. Ona lafım yok fakat Japon müşteri bunu nasıl anlayacak? Sizin gibi bir sürü tedarikçi ya da üretici var dünyada. Güven veren firmalar ile iletişime geçmesi an meselesi. Tabir-i caizse daha giyinmeyi bilmiyorsunuz... “Biz zaten talebe yetişemiyoruz Cahit Bey”. İşte bu söz bana söylendiğinde bahsi geçen ürün ile ilgili pazara ait verileri araştırdım. 2019’da Aydın ili olarak ortalama 3-4 dolara Fransa’ya satmışız, bizlerden alan Fransız müşteriler de o malın sadece ambalajını değiştirip 7 dolara Japonya’ya, 8,2 dolara Şili’ye satmış. İstemeden de olsa siz düpedüz ülkemizin kaynaklarını, çiftçimizin emeğini hatta kendi çocuklarınızın rızkını boşa harcamışsınız. Umarım bu harcamanın yol açtığı maliyet, pazarlama & dijital bütçesinde yaptığınız tasarrufa değmiştir.
Velhasıl kelam; büyümek istiyorsanız ve ürünü sizden alıp başkasına satan ülkelerin işçiliğini yapmak istemiyorsanız pazarlama unsurlarını sürekli güncellemeli ve çağa ayak uydurmalısınız. Nasıl parmak arası terlik giyerek hiç tanımadığınız bir müşteriye gidemez iseniz, vasat bir dijital imaja sahip olarak da firmanızı tanımayan müşteriler ile verimli bir ticari iletişim kuramazsınız.