Çok geçerli bir sebepten dolayı.
Bahçeli bir evde oturan 4 kişilik bir aile düşünün.
Bu aile 4 kişiye (yani kendilerine) yetecek kadar ekmek (buğday) üretiyor.
Bu üretimden para kazanmıyor. Üretiyor ve 4 kişi olarak tüketiyor.
Sonra bir iş adamı gelip diyor ki 4 ekmeği bana 50 dolara sat.
Aile kabul ediyor fakat kendilerinin de ekmeğe ihtiyacı var. Ya ürettiğini tüketecek ya da satın alacak.
Aile 4 ekmeği 30 dolardan satan başka bir aile buluyor ve oradan satın alıyor.
Tüm bu döngü sonunda aile gene 4 ekmek üretiyor, gene 4 ekmek tüketiyor ayrıca da “20 dolar” para kazanmış oluyor.
İşte Türkiye’nin yaptığı da tam olarak bu. Biz ürettiğimiz ürünleri ihracata gönderiyoruz ve yarı fiyatına ithal ediyoruz. Siyasi ve politik söylemlerden ötürü sanki hiç üretmiyormuşuz da tamamını ithal ediyormuşuz gibi bir algı yaratılmaya çalışıyor. Fakat tarım ihracatımız her zaman ithalatımızdan daha fazla.
Peki biz hiç ithal etmeden fazlasını da üretemez miyiz? Tabi ki üretiriz. Ama işçilik, benzin, makine, toprak, su vb. maliyetlerimiz ile minimum 5 TL’ye muz üretebiliriz diyelim. Afrika’dan 2 TL’ye satın alabiliyor isek kaynaklarımızı buna harcamak yerine katma değeri daha yüksek ürünleri üretmek ve ihraç etmeye odaklanabiliriz. Bu tüm gelişmiş ülkelerin taktiğidir. Katma değeri yüksek ürün üret, düşük olanı ithal et. Bir ülkenin 1 trilyon Dolarlık ihracat fazlası yanında 100 milyar Dolarlık sebze ithalatının bir önemi var mı? Yok.
Çiftçilerimize önerim, gelişmemiş ülkelerden tedarik edilebilen ve düşük fiyata satılan tarım ürünleri yerine, dünya pazarında katma değeri ve döviz getirisi yüksek ürünlere yönelmeleridir. Pandemi sürecinde, Aydın Efeler ilçesine Kaymakam olarak atanan sn. Cemal Şahin, çiftçilerimizi Ejder Meyvesi gibi katma değerli ürünlere yönlendirmişti ve hem ihracatımızın hem de bölgenin tarımsal gelir seviyesinin yükselmesine katkılarda bulunmuştu. Hatta bu başarıları sebebiyle, Cumhurbaşkanlığı kararı ile seracılığın Türkiye’de en fazla olduğu ilçelerden birisinin temsilciliği olan Serik Kaymakamlığı’na atanmıştır.
Bölgemiz kestane, incir, zeytinyağı gibi ürünler kategorisinde dünyanın en şanslı coğrafyasına sahiptir. Ayrıca da son yıllarda özellikle kadın girişimcilerimiz enginar sebzesini inovatif biçimlerde yorumlayarak ihraç etmeye başlamıştır.
Bizler millet olarak kalite, katma değer ve ihracat odaklı olabildikten sonra birkaç ton pirinç ithalatının peşine düşmenin pek de mantıklı olduğu söylenemez. İthal edilen ürünlerin sağlık denetimleri iyi olduktan sonra enerjimizi daha pahalıya satabileceğimiz ürünlere harcamamız gerekmektedir. 4 trilyon dolarlık ekonomi ülkesi olan Almanya’nın bile ithalat kalemlerinin başında gıda da yer almaktadır fakat eski Almanya Başbakanı Angela Merkel der ki:
“Almanya'nın gücü, büyük ölçüde, Federal Cumhuriyet'in bir ihracat ülkesi olması gerçeğinde yatmaktadır.”
Kısaca neyi ne kadar ithal ettiğin değil ne kadar ihraç ettiğin önemlidir.