Kovit-19 salgını ve onun yarattığı, yaratacağı tahribat gün geçtikçe daha belirgin bir hal alıyor. Uzmanların ifadelerine göre, salgın sonrası ne Türkiye, ne de dünya eskisi gibi olmayacak.
Hani bu sosyal mesafe denilen kavram iyice yaşantımıza gireceği gibi, ekonomik anlamda da sosyal mesafe kavramı kendini gösterecek. Öncelikli olarak ülkeler kendi vatandaşlarının yaşamsal gereksinimlerini göz önünde bulundurarak tarımsal ihracat ve ithalatta daha temkinli bir yol izleyecekler.
Bugünden biliyoruz ki, dünyanın dev şirketleri binlerce çalışanına işten çıkarmaya hazırlanıyor. Hatta bugünlerde çalışanlarına mektup göndererek işten çıkarma yoluna gidebilecekleri yönünde ön bilgilendirmeler bile yapıyor.
Türkiye’de de şimdiden işten çıkarmalar üç ay süreyle yasaklanmış olmasına karşın işten çıkarmalar yaşanıyor. Gelecek altı ay içerisinde işten çıkarmalar giderek artacak ve işsizlik bugünkü rakamların çok çok üzerine ulaşacak.
Tüm bunların ışığında arz olsa bile talep olmayacağı için zincirleme bir reaksiyon ile karşı karşıya kalacağımız bir gerçek.
Büyükşehirlerin, özellikle de İstanbul’un ‘taşı toprağı altın’ denilerek göç edilen İstanbul’un ne taşı, ne toprağı artık altın olmaktan çıkacak, yaşanmaz, yaşanamaz bir kent konumuna gelecek.
İşte o olasılık aklıma geldikçe de, doksanlı yıllarda çok meşhur olan bir Türkü de aklıma geliyor. Hani şu arabesk sanatçısı Ferdi Tayfur’un okuduğu türkü; Hadi Gel Köyümüze Geri Dönelim.
“Ne umutla geldik koca şehire
Allah sonumuzu hayır getire
Alacaklı haciz koymuş Bekir'e
Hadi gel köyümüze geri dönelim
Fadime'nin düğününde halay çekelim
Buralarda ağaçları kesmişler
Yerlerine taş duvarlar dikmişler
Sevdiğimi başkasına vermişler
Hadi gel köyümüze geri dönelim
Fadime'nin düğününde halay çekelim
Bir başkadır Toroslar'ın yağmuru
Anam evde hazırlamış hamuru
Çok özledim havasını suyunu
Hadi gel köyümüze geri dönelim
Fadime'nin düğününde halay çekelim”
Umutların bittiği yerde durmanın anlamının kalmayacağı gerçeği ile yüz yüze kalan binlerce Anadolu insanı yaşamını sürdürebilmek adına İstanbul, İzmir, Ankara gibi kentlerden geri dönüş yoluna çıkacak.
İşte tam bu noktada devletin çok akılcı bir politika izleyerek toprağı işlemenin daha cazip olduğu bir ortam yaratması gerekiyor. Tarımın yeniden bu ülkenin lokomotif değerlerinden biri olduğu anımsanmalı ve tarım, çiftçi, üretici gerçek bir devlet desteği ile desteklenerek ihracata yönelik bir üretim yapılması sağlanmalı. O zaman şehirken köye dönüş daha kolay ve daha cazip hale gelecektir.
Hadi gel köyümüze geri dönelim!