Her şeyin olabilir hayatta ve her şey olabilirsin. Evlerin, arabaların. Bilgisayar vs. her türlü teknolojik imkanın, renk renk elbiselerin, pahalı parfüm, ya da saatlerin, pahalı alışkanlıkların, gösterişli hayatın, güzel ya da çirkin, uzun ya da kısa, gösterişli ya da gösterişsiz, tombul ya da zayıf, genç ya da yaşlı, kadın ya da erkek, anne, baba, kardeş, ağabey, dost, arkadaş. Huzurlu ya da huzursuz, güler yüzlü ya da somurtuk, sakin ya da hareketli, sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu, hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir şey de olabilirsin.
Sonra iş sahibi olabilirsin, kariyer sahibi olabilirsin ya da işsiz. Üniversite, lise ya da ilköğretim mezunu olabilirsin, bir meslek sahibi olabilirsin, öğretmen, memur, işçi, doktor, mimar ya da avukat, hatta mesleğinde üst seviyelere çıkabilir, unvanların olabilir. Bütün bu özelliklerin çevrende takdir görebilir, övgüler alabilirsin. Tüm bunlar iyidir, güzeldir, seni egonu besler. Büyüklerin dediği gibi adam bile olabilirsin. Ama insan olmak başka bir şeydir. Onun ne okunacak bir kitabı ne de ezberlenecek bir formülü vardır. İnsan olmak, yukarıda saydıklarımızın ve saymadıklarımızın tamamını kapsar.
Ve insanları alt kimliklerine göre ayırmadan, seviyormuş gibi yapmadan, saygı duyuyormuş gibi yapmadan, cinsiyetlerine göre kayırmadan, zengin, fakir ya da meslek ya da unvanlarına göre değil, önce insan olduğu için sevip sayıyorsan, çevrendekilere sahip olduklarına göre değil, seninle paylaşmamış olsa bile, paylaştıklarına göre önem, değer ve anlam verebiliyorsan, verdiğin sözü tutuyor, özün ile sözün birbirini tamamlıyorsa, iyi niyetli, samimi, merhametli, dürüst ve alçak gönüllü isen, insan olmaya başladın demektir. Tüm bunların yanına gerçekten samimiyetini içten ve gerçek gülümsemeni kattın mı tamamsın demektir. Ve insan olduğunda, artık sen insanların yüzlerine değil, ruhlarına bakmaya başlarsın.