Hiç düşünmeden, bir çırpıda, en hızlı yaptığımız şeylerde liste başını alanlardan biri de yargılamaktır. Bazen bile isteye yargılarız, bazen ise farkında olmadan, istemeden, kendimizi konuşmaya kaptırmışken bir anda yargılarken buluruz. Oklar kendimize döndüğünde ise aslında hiçbirimiz yargılanmayı istemeden karşımızdakini çatır çatır yargılarız. Ne yazık ki düşünmeden, anlamadan bunu yaparız. Yargıladığımız her ne ise veya her kim ise sadece kendimize yüklediğimiz külfet olmaktan öteye gidemez. Dedim ya öyle gariptir ki genelde isteyerek yapmayız, aslında farkında olmadan kendimizi yargılarken buluruz. Durdurmak yine bizim elimizdedir. Herkesin hayatı kendine... Kimse kimsenin hayatından sorumlu müdür değildir. Ne yaşadığını en iyi sen bilirsin. Hayatında verdiğin savaşları, çabaladıklarını, yaşadığın mutlulukları, döktüğün gözyaşlarını, başarabildiklerini, başaramadıklarını, harcadığın emekleri en iyi bilen sadece sensin ve hep sen olacaksın. Çünkü bu hayat senin! Keşke herkes yargılamadan önce düşünüp, karşısındaki insanı anlamaya çalışabilse. Herkes bunu başarabilse eminim ki dünya çok daha güzel bir yer olurdu. Hepimiz bir toplum içinde yaşıyoruz. Bu yüzden de farklı fikir yapılarında olan insanlarla, birbirine benzemeyen ve benzemek zorunda da olmayan hayat tarzlarıyla karşılaşmanız doğaldır. Kimse kimseyle aynı düşüncede olmak zorunda değildir. Fikirlere saygı duymak başka bir erdemliliktir. İşte insanlarımızın yaptığı en büyük hatalardan biri, karşısındaki insanı yaptığı işten, birlikte olduğu insanlardan, gittiği yerlerden, hal ve hareketlerinden, fikrinden yargılamaktır. Kimse kimseden üstün değildir. Hatta üstün olmadığı gibi herkesin ufak olsa bile mutlaka birbirinden öğreneceği bir şeyler vardır. Bir insanın, başka bir insanı yargılamasına hiç lüzum yoktur. Unutmayalım ki her insan etten ve kemikten yaratılmıştır. Herkes belli noktalarda iyi veya kötü, başarılı ya da başarısız, güzel veya çirkin olabilir. Yargılayıp yadırgamak kimsenin üzerine düşen bir vazife değildir. Bazen senin için kolay olan bir başkası için zor olabilir. Herkes aynı hayat şartlarına sahip olmuyor. Bizler için sokağa adımımızı attığımız anda yargılama başlıyor. İlk defa gördüğümüz, hiç tanımadığımız insanların yeri geliyor saçından ayakkabısına kadar yargılayabiliyoruz. Sanki böyle bir hakka sahipmişçesine! Hepimiz önce kendimize bakmalıyız. Daha sonra koşullara, şartlara, olaylara... Yargılamadan önce sorup, anlayıp daha sonra yorum yapmalıyız. Araştırmalıyız, anlayıp empati kurmalıyız. Kötüyü bulup, ona yönelmek toplumumuzda kültürel bir şeymiş gibi görünse de bakışlarımızı herkesteki iyi, doğru ve güzele çevirelim. Herkesin imkanı ve doğası kadar yapabileceğini anlayıp, kabul edelim. Kimseyi kıyaslayıp başkalaştırmaya gerek yok. Herkesteki farklılıkları görüp, bunu bir zenginlik olarak kabul edelim. Tepki vermeden önce düşünüp, tartmayı kendimize huy edinelim. Yaşadığımız duyguyu önce tartmalıyız. Unutmayın, hayata ne verirseniz onu alırsınız. Ne kadar yargı yaparsak, yaşamı o kadar o noktaya sabitleriz. Yargıladığınız her şeyi bir gün kendi hayatınızda yaşarken bulabilirsiniz. Lütfen düşüncelerinize ve kelimelerinize her zaman çok dikkat edin. İnsanın yargılanmaktan ve eleştirilmekten çok anlaşılmaya ihtiyacı var. Konuşmak ve eleştirmek, düşünmekten her zaman çok daha kolay gelmiştir. Kimin ne yaşadığını, hangi yollardan geçtiğini, nelerle uğraştığını asla bilemeyiz. Düşünmek ise her zaman daha zor bir eylem olmuştur. Bu yüzdendir ki insanların çoğu hemen yargılamayı seçer. Öyle bir dünya ki bu dünya, gün gelir yargıladıkların sınavın olur. Sizin yolunuz hep düşünmekten, anlamaya çalışmaktan geçsin. Bırakın zihniniz güzel düşüncelerle meşgul olsun. Karşındaki her ne yaşıyor veya nasıl davranıyorsa yargılamaya başvurmadan önce sen nedenini anla, düşün, hisset... ‘’Gördüklerinizin yalnızca yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine!’’