‘’Perşembe günü Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şubesi Başkanı Ziraat Yüksek Mühendis Mahmut Nedim Barış’la, Osmanbükü’nden dönerken anlattı.

Ülkenin birinde kral, padişah her neyse en baştaki yönetici, çevresindeki kariyer sahibi insanlara sormuş: ’KARAKTER Mİ EĞİTİM Mİ ÖNEMLİ?’’
Kimileri EĞİTİM kimileri KARAKTER demiş.
Baştaki yönetici ‘’KANITLAYIN’ demiş.
Deney için bir sokak kedisi bulunmuş, ülkenin en iyi kedi eğitmenleri bir araya getirilmiş, aylar süren eğitimde kediye akla, hayale gelmeyecek marifetler öğretilmiş.
Ve sonunda ülkenin en baştaki yöneticisinin huzurunda uygulama başlamış.
Eğitilmiş kedi, kendisinden istenen her şeyi kusursuzca yapmış, sıra kedinin ülkenin en baştaki yöneticisini selamlayarak alandan ayrılmasına gelmiş, işte bu sırada KARAKTER’i savunanlardan birisi kutudan çıkardığı fareyi meydana salmış…
Eğitimli kedi disiplinli bir şekilde geçit yaparken, fareyi görmüş ve farenin peşinden koşmaya başlamış…
XXX
Osmanbükü’ne bir jeotermal şirketinin faaliyete geçmesiyle ilgili bilgilendirme toplantısına katılmak için gittik.
Saat: 14’teki toplantının başlamasını beklerken, Aydın’dan gelen çevre dostu arkadaşlarımızla çay içerken Mahmut Nedim Barış dostum telefonla birisiyle konuşurken, birden sesinin tonu değişti, gerildi.
Meğerse, içinde bir karış toprağımız olmamasına karşın vatan toprağıdır, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir; toprağımız, suyumuz, havamız zehirlenmesin diye uğruna ölmeyi göze aldığımız topraklar çoktan yeni sahiplerini bulmuşlar bile…’’

Yukarıda okuduğunuz yazı 07 Nisan 2017 tarihinde Gazete Flaş’ta yazdığım yazıdan bir bölümdür.
Fıkradaki içerik güncelliğini koruduğu için başımıza gelenlerin, gelecek olan her şeyin ana kaynağı olduğunu, yaşamakta olduğumuz sürecin mayasında, “karaktersizliğin” “karakter” olduğunu vurgulamak için örnekleriyle bir kez daha yazdım.

Şimdi size üç metre uzaklığa yeterince büyük iki Türkiye Haritası asın. Yan yana dursunlar.
Bakış açınıza göre solda olan Türkiye Fiziki, öteki de Türkiye İdari olsun.
Gördüğünüz gibi fiziki haritada dağlar, tepeler, kentler, nehirler ırmaklar, denizler, ormanlar, (ormanlar diyemeyeceğim; çünkü sürekli yakılarak imara açılıp villaya dönüşüyorlar) yerli yerinde duruyorlar.

Sağdaki idari haritaya bakın!

Adaletin terazisini dengede, cübbeyi cepsiz, düğmesiz görebiliyor musunuz?
Kağıt fabrikalarını,
Çay fabrikalarını,
Barajları,
Satılmayan ne kaldı?
Namusu, haysiyeti, onuru, dürüstlüğü
Olmaları gereken yerlerinde görüyor musunuz?
İyi bakın!
Talandan, yağmadan, arsızlıktan, hırsızlıktan başka ne görebiliyorsunuz?
Bir ay öncesine kadar kutusu 1 lira olan her derde deva aspirin 9 lira olmuş.
Ülke cehenneme dönmüş, her karış toprak yangın yeri.
Daha sayılacak çok şey var.
Şimdi kendimize şunu soralım:
Bunları yapanlar uzaydan mı geldiler?
Bütün bunlar karaktersizliği karakter olarak kabul etmiş sefillerin marifeti değil mi?
Cumhuriyeti ve onun getirdiği özgürlükleri, insanca yaşamayı, fareyi görünce her şeyi unutup çıkarının peşinden koşan kediden ne farkları var ki?

Karakteri karaktersizlik olanlardan kurtulmanın tek yolu
İçimizden doğan Mustafa Kemal’in evrensel ışığıdır.