Mart ayından itibaren korona ile yaşamaya çalışan bizler ne yazık ki pandemiden önceki günlerimizi özlüyoruz. Normal hayatımızda aslında ne çok şey kıymetliymiş ne kadar anlamlıymış ama bizler kıymetini bilememişiz. İnsanoğlunun doğasında var bir şeyi kaybetmeden değerini anlayamıyoruz. Pandemi sürecindeki tedbirler de hayatımızdaki birçok şeyin bizlere ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi. Bunların bazılarına köşemizde yer verdik. Gelin birlikte hatırlayalım.

Telefona yüz okutarak kilit açmak, telefonların güvenliğini arttırmak ve kullanıcıların kullanımını kolaylaştırmak için yapılan yüz tanıma sistemi kilidi ne yazık ki pandemi döneminde sıkıntı yaşanılan durumlardan biri. Maskesiz dolaşmanın yasak olduğu bu dönemde yüzümüzü değil telefonlar, arkadaşlarımız bile tanıyamıyor.

Hastaneye gitmek, hastaneye gitmek pandemi döneminden önce iyileşebileceğin yere gitmek olarak algılanırken, günümüzde bu durum başka bir boyuta geçti. Koronavirüs kapmamak adına küçük ama rahatsız eden bir hastalığımız olsa bile gitmeye çekinir haldeyiz hatta çoğu zaman da gitmiyoruz. Bu nedenle de kendimize daha iyi bakmayı öğrendik sanırım.
Eğlence mekanlarında doyasıya eğlenmek. Eğlence mekanları her ne kadar açılsa da "yeni normal" hayat için gerekli önlemler elden bırakılmıyor. Maske kullanımı, sosyal mesafe derken eskisi gibi hiçbir tedirginlik yaşamadan doyasıya dans etmek artık bir hayal.

Halay çekmek. Türk halkı olarak hasret çektiğimiz konulardan biri de kutlamalarda halay çekebilmek. Her ne kadar halay çubuğu gibi çözümler üretilse de içimizdeki halay çekme ateşini söndürebilecek bir şey henüz icat edilmedi. Virüsün son bulması ve doyasıya halay çekebildiğimiz günlere dönme temennisinde bulunmaktan başka seçeneğimiz kalmadı.

El öpmek. Büyüklerimizin elinden küçüklerimizin gözlerinden öpmek hayal oldu artık. Başka birinin değil elini öpmek dokunduğu yere dokunurken bile iki kez düşünür olduk. Küçüklerimizin gözlerinden öpmek de sağlık açısından yapılması oldukça tehlikeli ne yazık ki.

Yüz yüze eğitim. Çoğumuz okullar tatil olsa da kurtulsak, keşke okula gitmesek düşüncesindeydik bu zamana kadar. Ancak öyle bir gerçekle yüz yüze kaldık ki okulların açılması için dua eder hale geldik. Sınıfta işlediğimiz dersleri, arkadaşlarımızı, yurtta kalanlar yurtlarını, eve çıkmış olanlar evlerini özler hale geldi. Sıkıntıdan ders çalışanlar bile varmış! Biz öyle duyduk.

Sevdiklerimizi ziyaret etmek. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle herkes evlerinde, sevdiklerinden uzak bir bayram geçirmek zorunda kaldı. Belki de bu gerçek en çok bayramda varlığını hissettirdi. Ama bayram olmasa da sırf sevdiğimiz insanlara bizden bir zarar gitmesin diyerek ziyaretlerimizi üzülerek bırakmak zorunda kaldık. Neyse ki görüntülü konuşma çok kolay bir hal aldı da yüzlerini görebiliyoruz.

Biliyorum yazıyı okuduğunuzda daha neler neler geliyor aklınıza. Umarım özlediğimiz kıymetini geç de olsa anladığımız günler en yakın sürede bizlere geri döner ve daha sıkı sarılırız birbirimize. Sağlıkla kalın.