Amaca giden her yol mübah mıdır? Yâhut şöyle de sorulabilir: Ülkü uğruna sarfedilen türlü yolların her türlüsü, hoş görülebilir mi? Bu sorulara verilebilecek sadece iki farklı cevap -evet ya da hayır- olsa da aslına bakılırsa sebepler değişkenlik gösterecektir: "evet" diyenlerin sebepleri birbirlerinden başkalaşacak ve "hayır" diyenlerin nedenleri birbirleriyle örtüşmeyecektir belki de...


Yer, İtalya... Çağ, XIV. yy. sonları... Floransa'nın parmakla gösterilmeyi hak eden bir ailesinde dünyaya gözlerini açar Machiavelli. Çok çalışkan ve azimli bir karaktere sahip olması onu devlet işlerinde mühim yerlere getirecektir, öyle de olur.


Ömrünün mühim bir detayı olan "Prens" adlı eserini ortaya koyar Machiavelli. Bu, zamane devlet adamları için harikulade bilgiler, dersler, öğütler barındırır bünyesinde. Kendi çağında değil, aksine kendinden sonra da okunmaya devam edegelir.. Soğuk Savaş sonrası dönemde ünü bir hayli yayılır siyaset çevrelerine ve zamanla bir ideoloji boy verir usulca... Adına Makyavelizm der, bilgiçler.


İnsan, doğuştan günahkâr ve dolayısıyla kötü müdür? İncil ve Kur'an ehli, bu soruya taban tabana zıt bir nazarla eğilmekte. Peki ya Batılı düşünürlerce siyaset biliminin kurucusu sayılan Machiavelli ne düşünüyor bu hususta? O'na göre insan doğuştan kötü, âdi, yalancı ve nankördür. Bu sebeple devletin geleceği ve iktidarın devam etmesi için insanlara güvenmek yersiz ve dürüst olmak yanlış bir taktiktir. Doğru olan "amaca giden her yol mubah" parolasıdır. Kim için..? Machiavelli için...


İdeolojiye gebe eserlerin yanlış anlaşıldığı bir hakikat olduğuna göre Machiavelli de "Prens" adlı eseri de yanlış anlaş(tır)ıldı muhakkak. Yazarların asıl kasttetiği ile eserin baskısından sonra okurlarda akseden fikrin birbirine uyduğu pek az görülür şeydir. Aslına bakılırsa bir eserin farklı şekillerde anlaşılması belki de hoş görülmelidir ama söz konusu insan hayatı ve haysiyeti olunca hassas olmak çok çok daha elzemdir.


Peki, Makyavelizm hakikatte neyi savunur? Bakalım teorik ve pratik, birbirine sımsıkı tutunacak mı yoksa birbirlerini ele mi verecek..? Batılı düşünürlerce "ego" ve İslâm düşunürlerinin ise "ene" olarak kavramlaştırdığı bir hâl mevcuttur. Kişinin, her şeyi bir kenara bırakarak kendi çıkarları uğruna eylemde bulunma hissi, tepisi, güdüsü vs. Dilimize de kalıplaşarak yerleşen "Önce can sonra canan." inancı misali... İşte bu dürtüye çok yakın bir çizgide olan ideolojidir, Makyavelizm. Peki, bir soru: Machiavelli, hayatın kürreden zerreye her detayı için mi "amaca giden bütün yollar mübahtır" düsturunu savunmuştur? Kısa ve net bir cevapla: Asla..! O, "Prens" adlı eserinde iktidarda kalmak adına yapılan siyasî ve politik hamleler için bunu savunmuştur. Aksi hâlde, hırsızlık yapmak yâhut dükkân kundaklamak gibi eylemleri haklı çıkartmak için Makyavelizm şemsiyesi altına girmek teşebbüsü, asla kabule layık değildir.


Machiavelli'nin düşünce yapısına ve Makyavelizm'in aslında siyasî - politik bir zemine sahip olduğuna hâkim olduk. Şimdi gönül rahatlığıyla gelelim dikkatleri buyur etmek istediğimiz asıl konuya. Hz. Peygamber'in şu hâdis- şerifi: “Harp hileden ibarettir.” (*) Harp yani savaş, devletler arasında yapılan büyük ve yıkıcı eylem... Macihavelli'nin "her yol mübah" telkini ile Hz. Peygamber'in "harp, hileden ibarettir" düsturunu bir kefeye koyarsak fazla ileri gitmiş olur muyuz? Siyaset, politika, devlet bekâsı mevzu bahis olduğu zaman Machiavelli de Hz. Peygamber de aynı yolu telkin etmiştir. Aralarında 1000 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına karşın doğru irdelendiğinde odak noktalarının kesiştiği mâlumdur. "Aklın yol bir" sözünün en hakikî mânâsı bu hususa işarettir belki de...
(*) Tirmizî, Cihâd, 5, 1675.