Bir söz söyle ki Gâzi'den nabzı derdest, ruhu mest etsin, diye sorulacak olsa bendeniz muhakkak şu sözü haykırırdım delice: "Taş kırılır, tunç erir fakat Türklük ebedidir." Böyle bir giriş yapmam icap etti keza Tunceli sınırları içinde hâlâ ayakta duran bazı heykeller dikkatimi cezbetti ve bu hususun ne derece elzem oluşu beni heyecanlandırdı.

Bilindik üzere Tunceli ilinin eski adı Zazaca Dersim, Zaza dilinde "duvarlı" mânâsına gelir. 1935 yılında çıkan bir kanun maddesi ile "Tunç gibi insanların yaşadığı yer" anlamında Dersim, Tunceli adına layık görülür. Bahsi geçen ili sahiplenecek nice millet olacaktır muhakkak fakat mesele iddiadan öteye gidip somut örnekler ile tezi muhafaza edebilmektir. Tunceli’nin kutlu toprağı üzerinde Türk’ün mukaddes eli ile diktiği “Koç Başı” mezarlar, bu topraklara vurulan en mukaddes damgadır.

Türkler, İslam dini ile temas etmeden evvel pek çok farklı dine pek çok farklı zaman dilimlerinde inanç besleyebilmişti. Şimdinin Orta Asya’sı o günün Türkistan’ı Türk’e yar olduğu vakitlerde inanç gereği ölen erin ardından hakladığı düşman adedince “balbal” namı ile bilinen insan suretinde taşlar erin mezarı başı çevresince sıralanırdı. Böylece ölümün tadına bakan erin nice cengâver olduğu pekâlâ temaşa edilir olurdu. Bu gelenek adet olagelmiş ve İslam dininde ve Arap kültüründe aslen olmayan mezar taşı geleneği yıllar yılı süregelmiştir. Öyleyse tıpkı Altaylar’da olduğu gibi Tunceli’de de bir benzerine rastlanan koç başlı mezar taşları şaşırılacak bir vak’a olmaya fazlasıyla layıktır.

Velhasıl kökenini sorgular her ırk, nereden geldiğini ve dahi hangi istikamete seyahat ettiğini. Merak eder; mazisini, berisini, eskisini. Özünden pareler arar geçmişe dair, millet ve açar gözünü yakın yahut uzak çevresine dört renk. Üç tarafı denizler ile çepeçevre sarılı bu topraklar, Anadolu… Aramıza nice uzak mesafeler koyduğumuz Altaylar… Türk, sahip çıktığına damgasını vuran ve taşıyandır onu gönlünde, zihninde, geninde bucak bucak. Elalem sorarsa sana ey Türkoğlu Türk; nicedir bu topraklardasın diye, alnı dik ve göğsü pek şöyle cevap ver yiğitçe: Ne Güneş ne de hilal bilebilir / Mazim peşim sıra benle gelmedir / Tarih bana ve ben tarihe gebe / Öyle ki cihan benim has bahçemdir

DİĞER YAZILARI