Hemen hemen herkes hayatının belli bir bölümü hayvan beslemiştir. Bu bir balık, kuş yada kedi mutlaka olmuştur. Hiç hayvan beslememiş dahi olsanız bunun mutluluğuna tanıklık etmişizdir. Hayvan yetiştirmek insana sorumluluk, mutluluk katar ve insanı dinlendiren bir duygudur.
Hiç unutmuyorum küçük yaşlarda muhabbet kuşu yetiştirmiştim. Bir gün sabah kafesinde ölü olarak buldum. Aldım bahçeye, toprağa gömdüm. Yaşadığım acıyı ve duyguyu anlatamam. Bu dünya sadece bize ait değil. Bu hayatın içerisinde yaşayan, nefes alan canlılar da var ve biz bu hayatı onlarla paylaşıyoruz. Hayvanların doğadaki yerleri tartışılmaz bile. Hayvanların sadece bizlere hizmet etmek için yaratıldığını düşünenler de var. İnsanlar her şeyde menfaatlerini düşündüğü gibi hayvanların da etinden, sütünden, yününden faydalanıyor. Oysaki hayatımızı paylaştığımız hayvanlar kendilerine sunulan hayatı yaşamaktan başka bir şey yapmazken, yeri geliyor vicdansız ve zalim insanların eziyetini çekiyorlar.
Çocukluktan itibaren hayvan sevgisini aşılayan ailelerin yanında onlardan zararlı varlıklarmış gibi bahseden ve hayvan sevgisini çocuklarına öğretemeyen aileler de var. Hiç değilse bile bir kap su koymanın bir kap yemek koymanın sokakta yaşayan canlarımız için ne kadar önemli olduğunu öğretebilsek keşke. Unutmayalım ki hayvanlar karşılıksız sever. Karşılıksız korur. Onlara vereceğiniz bir kap su ile size minnettar kalırlar. İnsanlığın gelişmesiyle birlikte hayvanları korumayı onlara sevmeyi bir parçada olsa öğrenmeye başladık.
Hayvan sevgisi Peygamber efendimiz zamanından bu yana gelmektedir ve kedi beslemek sünnettir. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah beyaz bir Habeş kedisiymiş Müezza. Belki birçoğumuz bunu bilmiyoruz ama sizlere Peygamber efendimizin kedi sevgisini Hz.Aişe’nin naklettiği bir hadiseyi paylaşmak istiyorum. Hz. Muhammed, kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed'in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş. Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Resulullah "Onlar en temiz ağıza sahiptirler" buyurmuş ve abdest almıştır.
Sahabelerden biri bir gün Hz. Muhammed'e söylemiş: “Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!" demiş. Hz. Muhammed o anda bir şey söylememiş. Hz. Muhammed Ebu Hureyre'yi daha sonra sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş. Hz. Muhammed'e sahabenin söylediğini kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem Peygamberimiz bir şey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Resulullah Hz. Muhammed kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu. Hz. Muhammed yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta: "Ebu Hureyre utanma, öğün. Sen kedi babasısın" demiş.
Uygar insan, tüm canlıların hakkını savunan ve tüm canlıların haklarına saygı duyan insandır. Lütfen kapımızın önüne bir kap su bir kap yemek koyalım. Unutmayalım onlar aynı hayatı paylaştığımız canlarımız.