Sabah kalkıp başlıyoruz gün içinde oradan oraya koşuşturmaya. Bazen yemek yemeği bile unutuyoruz günlük hayat telaşında. Saate baktığında bazen günün yarısından fazlasını geçirmiş oluyorsun belki de. Bazen bir yerlerde tıkanıp kaldığında bir soluk almaya çalıştığında mantığınla sürüklenmeye başladığında ıssız bir yeşillikte dinlenmek geliyor belki aklına.
Bazen diyorum dur nereye bu koşuşturma ne için kimin için? Camiden bir sela okunuyor işte koşuşturduğun hayat bu kadar kısa diyorum ama sonra yine devam. Herkes telaş içinde sevdikleri için, hayat şartları için hep bir yarış halindeyiz. Herkes mutlu olsun diye. Sordunuz mu hiç kendinize ne kadar mutlusunuz diye yada ne istiyorsunuz diye? Ben hiç sormadım peki yetebildiniz mi hayır yetemezsiniz. Çünkü insanoğlu sadece başkalarına değil kendine bile bazen yetemiyor, kendine bile nankör olabiliyor. Cevap belli aslında herkes bizden bir şeyler beklemiş almış. Yetmemiş daha fazla beklenmiş onu da yapmışız hep biraz daha fazla. Belki bazen aileni unutmuşundur, bazen arkadaşlarını, bazen çocuklarını sevdiklerin bir kenara koymuş daha fazla çalışmak zorunda kalmışsın.
Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde herkes evdeyken aile olabilmeyi bir arada olabilmeyi uzun zamandır belki unuttuğumuz günleri bir hastalık yüzünden hatırladık. Normalleştik yine aynı telaşa geri döndük. Adı üstünde normalleştik. Hep isteyip de bir gün yaparım diye ertelediğin ne varsa gerçekleştirmeliyiz. Çünkü zaman o kadar hızlı geçiyor ki her akşam aynı can sıkıntısıyla eve geliyorsun, yorgunluktan sevdiklerine ayıracağı vakit gün içindeki zamana sıkıştırılmışsa bazı şeyleri değiştirmeye çalışmalı.
Küçük şeylerle başlamalı mesela. İlk önce kendin için, işe dönüşü bindiğin servisten birkaç durak önce inip eve kadar yürümelisin mesela. Etrafındaki güzellikleri görmelisin, hissetmelisin mis gibi kokan çiçek kokularını. Sokakta top oynayan çocuklara karışmalısın. Komşularına selam vermelisin belki de.
Sağlığını kaybedip ölümle yüz yüze gelmeden önce değerli olmalı hayat. İlla büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları fark etmek için. Başkasının yerine koyabilmeli kendini. Ağlayan birine ‘ağlama’, çok konuşan birine ’sus’ dememeli mesela. Ağlayan omzuna yasalanmalı, konuşana çare bulabilmeli. Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, değer vermeden değer görmeyi, mutlu etmeden mutlu edilmeyi beklememeli. Herkesi sevemeyeceğini, her şeyi bilemeyeceğini de fark etmeli insan. Hayat akıp giderken uykuya dalıp hayatı kaçırmamalı. Hayatla ve sevgiyle kalın.