Türkiye’de yaklaşık üç ay önce başlayan dünya da ise 2019 yılının Aralık ayında başlayan koronavirüs, yeni bir dünya düzeninin fitilini ateşledi diyebiliriz. 11 Marttan bu yana salgınla mücadele eden Türkiye büyük bir özveriyle en az zararla bu süreci atlatmaya çalışıyor. Henüz aşının bulunmayışı ve bilimsel olarak bir çözümünün net bir şekilde ortaya konmayışı bizlere yenidünya düzeninde bu hastalıkla yaşamamız gerektiğini göstermekte.

Tüm dünyada koronavirüs tabloları değerlendirildiğinde büyük kayıplar veren İspanya, İtalya gibi ülkelerde günlük vaka sayıları peek seviyesini gördükten sonra durağan seyre geçti. Türkiye’de de vaka sayılarının giderek düşme eğrisi göstermesi iyiye gittiğimizin bir göstergesi. Ancak en başında da belirtildiği gibi henüz kesin bir tedavi ve aşının bulunamayışı ne yazık ki salgının kesin çözümünün önünde bir engel teşkil ediyor.

Geçtiğimiz aylarda salgının ilk patlak verdiği ülkelerden biri olan Güney Kore’de vaka sayıları tek haneli sayılara düşmüş ve hastalık kısmen de olsa bitmişti. Ancak yapılan son açıklamaya göre salgın bitti zannedilirken ikinci bir yükselişin patlak verdiği ve vaka sayılarında tekrar bir artış olduğu bilgisi kamuoyuna duyuruldu. Salgın Denetim Başkanının yapmış olduğu açıklamada; “ Eski günler asla gelmeyecek, dünya değişti ve salgını önlemek bir yaşam tarzımız olacak” ifadeleri kullanıldı. Yapılan bu açıklama ile görünen o ki vaka sayılarının düşmesi demek, bu hastalık bitecek demek değil aksine daha fazla dikkat kesilmemiz gerektiği anlamına geliyor demektir.

Bu süreçte elimizden geldiğince güzel haberler vermek biz basının da en çok istediği şeylerden biri tabi ki. Dünyanın koronavirüs tablosu incelendiğinde bu salgınla yaşamaya ve ayak uydurmaya başladığımızı söylemek mümkün elbet. Hatta Yeni Zelanda enfekte hasta sayısının tamamen bittiği açıklayarak hastalıkla başa çıkabileceğimizi gösterdi. Ama dediğimiz gibi aşı bulunana kadar bu hastalıkla yaşamayı, ona karşı kendimizi ve sevdiklerimizi korumayı öğrenmeliyiz.