"Adalet" kavramı sözlükte; "insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulmetmemek, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet" anlamlarına gelir.
Demokrasi, tüm dünya üzerindeki vatandaşların ya da üyelerin eşit hakka sahip olduğu bir yönetim şeklidir. Demokrasi kelimesi Fransızcadan “démocratie” dilimize aktarılmıştır. Her ne kadar ülke yönetim biçimi olarak görülse de, demokrasi bir üniversitede, organizasyonlarda ve kurum, kuruluşlarda da bir yönetim şekli olarak görülebilir. Antik Yunanistan’daki Aristo ve Platon bu sistemi “ayak takımının yönetimi” diyerek halkı ezerek eleştirmiştir anca günümüzde en yaygın biçimde kullanılan devlet sistemidir. Önceleri hangi devlet sistemi daha iyi tartışılırken günümüzde hangi demokrasi sistemi daha iyi tartışması yaşanmaktadır. Liberal, komünist, sosyalist, muhafazakâr, anarşist ve faşist görüşlü düşünürler kendi demokrasi sistemlerinin diğerlerinden daha iyi işlediğini öne sürmüş ve bu sebeple demokrasi kelimesi birçok anlama gelmeye başlamıştır.
Her iki kavramın da hangi anlamlara geldiğini ve günümüzde nasıl anlaşıldığını hap birlikte gördük. Bu tanımlar ışığında günümüzü değerlendirmek istersek eğer, ne demokrasinin demokrasi, ne de adalet kavramının adalet dağıttığını görebiliyoruz.
Herkes kendine göre bir demokrasi kavramı oluşturmuş ve kendi işine yaradığı sürece demokrasi kavramına sığındığını, işine gelmediğinde ise demokrasinin D’sini bile ağzına almadığını görebiliyoruz. Oysaki demokrasi bugün benim için gerekli ise yarın da senin için gerekli olabilecek bir kavramdır, tıpkı adalet kavramında olduğu gibi.
Adalet denilen kavram, tanımda da ifade edildiği gibi "insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulmetmemek, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak” olduğuna göre, sana bana göre diye bir durum söz konusu olmaması gerekir.
Bugün öyle mi?
Yaşananlar çerçevesinde bu soruya yanıt vermek gerekirse hiç de öyle değil. Adalete artık toplumun güveni kalmamış görünüyor. Zaman zaman toplumda bireylerin adalete olan güvensizliği nedeni ile kendi adaletini kendisi sağlama yolunu tercih ettiği görülüyor.
KUYUCULAR
Jeotermal enerji konusunda iki üç yıldır ortaya konulan bir eylemlilik durumu var. Köylüler eylem yapıyor, şehirliler seyrediyor. Oysa köylülerin eyleminin yanında yer alması gerekir şehirlilerin. Şehirliler de köylüler ile birlikte ortaya eylem koymalılar ki, ‘Çürük yumurta kokusu’ndan şikâyet ettikleri kadar çevrelerine sahip çıkabildikleri görülsün. Aynı zamanda da ortaya konulan eylemlerde ne kadar toplum desteği varsa o kadar güçlü ve karşılığı olan eylemler olacaktır.
Kızılçaköylülerin iki yıldır sürdürdükleri eylemler şimdilerde Kuyucular’a kaymış görünüyor. Önceki gün Efeler Belediye Başkanı Fatih Atay, Kuyucular’a gitti ve köylülerle bir araya geldi. Onların yanında olduğunu ifade etti.
Köylülerden birinin söyledikleri oldukça ilginç görünüyordu. Söylediğine göre firmadan bir takım isimler “Keleşle geliriz” gibi bir ifade kullanmışlar. Böylece köylüleri tehdit ederek sindirmeye çalışıyorlar. Ama köylülerin bu tehditlere verecek tek yanıtları var.
“Biz canımızdan vaz geçtik”
Bu kararlılığın arkasında Aydın Halkının topyekun durmasını gerekiyor. Bu kararlılığa Aydın’da yaşayan ve çürük yumurta kokusundan rahatsız olan, şikayetçi olan her bireyin olması gerekiyor. Eğer Aydın halkı bugünkü duyarsızlığını sürdürmeye devam ederse eğer gelecekte Aydın ilinin Efeler ilçesini başka bir yere taşımak durumunda kalacağız.