Hafta sonu Aydın’da basın mensuplarına yönelik ‘Güçlü Gazeteci Özgür Medya’ semineri gerçekleştirildi. Seminerde muhabirlerin nefret uyandırıcı, ayrıştırıcı bir dil kullanılmasının getirdiği olumsuzluklar ve haberleri yazarken, başlık atarken nasıl bir dil kullanılması gerektiği üzerinde sunumlar gerçekleştirildi.
Bunun yanında medyanın güçlü ve özgür olabilmesi için dünyada neler yapılıyor, Türkiye’de neler yapılabilir sorusunun yanıtlarının da arandığı sunumlar gerçekleştirildi. Bunlardan en ilginç olanı Hollanda’da bir sitenin abone sistemine geçtiği ve okurlarına ilgi alanlarına göre reklamsız haberler sunduğu dile getirildi.
Nefret dili ve ötekileştirme konusuna şöyle bir bakalım.
Gazetedeki haber başlıklarının ne kadar nefret içerdiği ve ne kadar ötekileştirildiği konusu ortada. Hemen her gazete, özellikle merkez medyada bunun ne kadar uç noktalara geldiğini görebiliyoruz. Elbette bu konular üzerinde durulmalı, dilimizi nefret ve ötekileştirme unsurlarından uzaklaştırmak zorundayız.
İşin bir başka noktası ise sürekli olarak Basının günah keçisi yaratılması ve her olumsuzluğun basın kanalı ile gerçekleştirildiği varsayımı üzerinden hareket edilmesi ilginç. Günümüzde nerede ise toplumun büyük bir bölümünün televizyon dizileri ile uyutulduğu, şekillendirildi bir dönemde basının rolünün ne kadar olduğu tartışılır.
Televizyon dizilerine baktığınızda, silahsız hemen hemen hiçbir kahramanın olmadığı diziler görüyoruz. Seminerde bir arkadaşımın da söylediği gibi eskiden dizilerde mafya babaları vardı, şimdi hanım ağalar, mafya patroniçelerini de görmeye başladık dizilerde. Bu gidişle o Amerika’nın arka sokaklarında yıllar önce yaşanan, günümüzde bile kırıntıların bulunduğu sokak çeteleri ile ilgili film ve diziler çekilmeye başlarsa şaşırmamak gerek.
Televizyonda her gün kadına veya çocuğa şiddetin gösterildiği, kendi hakkını kendi gücünle korumak ve aramanın meşrumuş gibi gösterildiği, şiddetin ve her türlü olumsuzluğun konu seçildiği dizilerin bugün toplumun geldiği bu şiddet eğiliminde hiç mi suçu yok.
Sigara ve alkol görüntülerinin buzlanarak gösterildiği dizilerde onlarca silahın ulu orta sergilendiği kadınların bile silahla dolaştığı, kiralık katil tuttuğu dizilerin toplumdaki şiddet eğiliminin artmasında hiç mi rolü yok?
Sosyal medyada insanların birbirlerine şiddet içeren sözler sarf etmesi, küfretmesi ve şiddet içerikli paylaşımlarda bulunmasının hiç mi rolü yok?
Bu soruları daha da arttırabiliriz. Ancak asıl seminere dönecek olursak eğer; ben kendi payıma bu seminerden fazlasıyla faydalandığımı düşünüyorum. Meslekte kırk yılı geride bırakmış ve son demlerinde olan birinin bu semineri takip ediyor olması ayrı bir sorun. Salonda bulunanların büyük bir bölümünün de aynı şekilde mesleğe yıllarını vermiş kişiler olması ve asıl bu seminerden alması gerekenler olan genç nesil meslektaşlarımızın tatili tercih edip böylesi bir seminere katılmamış olmaları acı bir olgu.
Son söz olarak, seminerin Aydın’da gerçekleşmesine katkı koyanlara, semineri gerçekleştirenlere ve meslekte yılları geride bırakmış ama hala bir şeyler öğrenme dürtüsü ile seminere katılan arkadaşlarıma teşekkür ederim.