"Günümüz insanını tanımlamak istersek herkesin kendine özgü bir tanımı olacaktır. Benim tanımımı soracak olursanız şöyle söyleyebilirim: "Binbir çeşit insanın olduğu bir dünyada yaşıyoruz adeta bir çiçek bahçesi gibi gelgelelim ki bu bahçede yalnızca güller, menekşeler, mor sümbüller yok kaktüsler, ısırgan otları, zehirli sarmaşıklar da var. 'Her şey zıddıyla kaimdir.' sözüne istinaden de olumlu da vardır hayatın içinde olumsuz da. Keşke mümkün olsa da tüm olumsuzlukları yok edebilsek herkes bir gül bir sümbül olsa lâkin bu pek mümkün görünmüyor. Elimizdeki güllere, sümbüllere sahip çıkıp geleceğin bireylerini olumlu, iyi birer birey olarak yetiştirmeliyiz. Bunun için gerçekten çaba sarf etmeliyiz çünkü toplum yavaş yavaş değerlerini yitirmeye, kendine yabancılaşmaya başlıyor. İnsanlar birbirine düşmanlaşmaya, birbirlerinin yüzlerine gülüp arkalarından konuşmaya, açık aramaya, orta yolu bulmak yerine ara bozmaya, selam vermemeye, her şeyi kişisel algılamaya, insanların hayatlarına karışmayı görev edinmeye, sevmek bu kadar kolayken nasıl yapsam da nefret etsem diye gereksiz yere o güzel beyinlerini yormaya, düşeni kaldırmamaya başlamış (ne yazık ki bu örnekler çoğaltılabilir) hatta bu duruma sevinir olmuş. Herkes birbirinden farklı olsa da hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hepimizin yediği bir lokma ekmek, içtiği bir yudum su. Kimse kimseden ne noksan ne fazla. Sözün özü büyüklenmeye, çekememezliğe, iki yüzlülüğe, yalandan samimiyete, yargısız infaz yapmaya gerek yok. Kusur aramak istiyorsan önce kendine bak ey insan varsa bir kusurun düzeltmeye bak. Başkalarıyla uğraşacağım diye bak koca ömrün bitti. Ne hayatını yaşadın doyasıya, ne kendini geliştirebildin, yerinde saydın hatta geri bile gittin. Haydi topla kendini, bak hayat güzel, hava güzel, su güzel, sen güzelsin. İçindeki seni keşfet ve onu dışarı çıkar. Kendin ol, robotlaşma, katılaşma, yabancılaşma. Sevmeyi saymayı ve bunları yaymayı öğren. Sen bunu yaparsın kendine güven."