"İnsanın hayattaki trajikomik hayal kırıklıklarından bir tanesi herkesi kendi gibi görüp değer vermesi ve sonrasında aslında çoğunun kendi gibi olmadığını anlaması oluyor. Birinci hayal kırıklığı birinci şansı, ikinci hayal kırıklığı ikici şansı, üçüncü hayal kırıklığı üçüncü şansı, dört, beş, altı, yedi, sekiz... ve ardından diğer şansları doğuruyor. Ama bir yerden sonra dur diyor insan kendine bir dur artık. Herkese aynı değeri vermekten bir vazgeç, anlamayan insanları düzeltmeye, onlara doğruyu öğretmeye çalışma.

Herkesi olduğu gibi kabul et ve hak ettikleri muameleyi göster. Konuşanla konuş, konuşmayanla konuşma, seveni sev, sevmeyeni sevme, sana ne kadar özen gösteriyorsa ona o kadar özen göster, seni ne kadar kale alıyorsa onu o kadar kale al, bir şeyleri düzeltmeye, anlamayana bir şeyleri anlatmaya çalışma. O bir adım gelirken sen iki adım gitme, bu güne kadar büyüklük hep sende kalmadı mı, hatta kendinden yaşça büyük insanları bile alttan almadın mı, her zaman en fazla adımı sen atmadın mı? Sonuç ne oldu peki hüsran. Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarırken bazı insancıklar insaniyetini anlamadı, bildiklerini okudular aslında onlar sahip oldukları kişiliği yansıttılar.
Sana kim kaç adım geliyorsa sen de ona o kadar adım git derken aslında sahip olduğun kişilik özelliklerini kişiye ve onun gösterdiği muameleye göre ayarlaman gerektiğini söylüyorum yani saygısıza saygısız ol, nanköre nankör ol, karakterinin dışına çık demiyorum zaten belli bir yaştan sonra herkesin oturmuş bir karakteri oluyor ne kadar istesen de karakter olağanüstü anlamda değişmez. Benim kast ettiğim şey değişim aydınlanma, farkına varma, eyleme geçirme. Sözün özü şu: Özünü asla kaybetme benim anlatmak istediğim özü yitirmek değil kendin olarak kalmaya devam et ama anlamayan adama da bundan sonra dil dökmeye çabalama.

Eskiden insanlar anlatılanı anlar, hatalarını fark eder kendilerini düzeltirlermiş, herkes birbirine gerçek anlamda kıymet verirmiş. Şu an da böylelerinin sayısı çok çok az. Şimdikiler biz kafamıza göre takılalım nasıl olsa alttan alıyor, bir şey demiyor diyerek yaptıklarının mübah olduğunu sanıyorlar ama aslında yanılıyorlar. Her insanın bir sabrı ve iyi niyetinin bir sınırı vardır. Bir, iki, üç tamam dersin, sonra kafana dank eder "Bir dakika ya, ne oluyor ?" dersin bir aydınlanma geliverir "Bu devran böyle gitmez. Alttan aldık yeteri kadar, artık herkes ederi kadar." deyip yola öyle devam edersin. Enerjini de, sevgini de seni sevenlerle birlikte daha verimli harcar ve mutluluğun formülünü de böylece keşfetmiş olursun, eee daha ne olsun. :)"