Son yıllarda bir öfkedir aldı başını gidiyor. Sokakta öfke, trafikte öfke, okulda öfke, kahvehanede öfke, siyasette öfke hüküm sürüyor.
Nedir bu toplumu bu kadar öfkeli yapan?
Toplumun huzur DNA’ları ile oynayan ve toplumu huzur içinde yaşamak yerine öfke nöbetleri ile baş etmeye mahkum eden nedir?
Hani sokakta, kahvehanede, trafikteki öfkeyi bir ölçüde anlamak olası, zira toplumun içinde bulunduğu ekonomik şartlar, geçim sıkıntısı gibi etkenler öfke nöbetlerine neden olabilir de, toplumu huzura ve sükunete sevk etmesi gereken siyasetçilerin dilindeki öfke niyedir bir türlü anlamak olası değil.
Ne diyor türkünün sözlerinde?
“Hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye
Yaşamak dururken bu kavga ne diye
Dağlar oy oy yollar oy oy
Dağlar oy oy yollar oy oy”
Türkünün nakaratlarını görünce siyaset dilindeki öfke ve nefretin nedeninin oy kaygısı olduğunu düşünmeye başladım. Bir oy daha fazla alabilmek ve iktidarını sağlamlaştırabilmek için toplumu kutuplaştırmak ve birbirine karşı nefret eder duruma getirmek ne derece doğru bir davranış olup olmadığını yaşayarak görüyoruz. Bir şehit cenazesinde bu ülkenin iktidar partisinden çok en fazla oyu almış partisinin genel başkanına fiili saldırıda bulunulabiliyorsa ve linç girişimi ile karşı karşıya kalınıyor ise siyasetçilerimiz bir kez daha durup düşünmeli ve dillerindeki nefret söyleminden kendilerini kurtarmalılardır. Siyasetin dilindeki nefret yerine sevgi ve hoş görüyü gördüğümüz andan itibaren yeniden hepimiz kardeş gibi yaşamayı keşfedebiliriz, keşfederiz.
Seksen öncesinde sokaklarda nefret ve kargaşa vardı. Sağcılar solculardan, solcular da sağcılardan nefret eder ve bir araya geldiklerinde her seferinde arbede ve kavga çıkardı. Ama siyasetçilerin dilinde hiçbir zaman öfke ve yarıştırma yaşanmadı. Hoşgörü ve sevgi siyasetin dilinde hakim oldu. Bugün yeniden sevgi ve hoşgörüyü yeniden tesis edip kardeşçe yaşamayı başarmalıyız.